İlker Fatih Kıl & Baybars Ömer Yaycı
Avrupa Birliği (“AB”), Avrupa Yeşil Mutabakatı – European Green Deal (“Yeşil Mutabakat”) ile iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda yeni taahhütler öngören geniş ve etkili düzenlemeler içeren bir yol haritasını masaya koymuştur. Mutabakat kapsamında 2030’a kadar karbon salımını %50 oranında azaltma, 2050’de ise karbon salımını sıfıra indirme hedeflerine ulaşmak için yeni stratejiler belirlenmektedir. Bu hedeflere ulaşabilmek için kademeli olarak yeni sektörel kriterler, vergiler ve iş modelleri uygulamaya konulacaktır[1].
Sınırda Karbon Düzenlemesi
Yeşil Mutabakat çerçevesinde karbon kaçağını (carbon leakage) azaltmak amacıyla “karbon sınır vergisi – sınırda karbon düzenlemesi (“SKD”)” (carbon border adjustment) mekanizmasıyla AB’de uygulanan iklim değişikliği politikaları ile uyumlu düzenlemeleri hayata geçirmemiş AB dışı ülkelerden gelen bazı mallar için getirilmesi planlanan ek yükümlülüklerin uygulanacağı bir sistemin geliştirilmesine ilişkin çalışmalar devam ediyor.
Bu kapsamda Yeşil Mutabakat’ta seçili sektörler için getirilecek yükümlülükler, eşyanın karbon içeriği dikkate alınarak belirlenecek. Avrupa’ya ihraç edilen ürünlerden karbon içeriğine göre ton başına 30 ila 50 Euro arasında vergi alınması öngörülüyor[2]. Bu öngörüler Avrupa Emisyon Ticaret sistemindeki cari karbon fiyatı referans alınarak belirlenecek. Hali hazırda bu fiyat 40 Euro civarındadır[3]. 2021 yılının ikinci çeyreğinde ise SKD’nin hangi sektörlere uygulanacağı konusunda Komisyon’un öneri vermesi bekleniyor.
AB, 2020 yılında 88 milyar dolar ile ihracatımızdan %42 oranında pay almakta olup toplam ihracatımızda ilk sırada yer almaktadır.[4] Bu nedenle Yeşil Mutabakat ile getirilen düzenlemeler ekonomimiz açısından hayati öneme sahiptir.
Türkiye açısından riskler ve fırsatlar
Karbon emisyonu azaltımında AB’ye yapılan ihracata uygulanacak söz konusu karbon vergisi ve eko etiketleme için yeni standartlar getirilmesi bu alanda uyum sürecini tamamlayamayanlar için ekstra yük demek. Buna göre, iyileştirme ve uyum çalışmaları yapılmadığı takdirde Türkiye ihracatta pazar kaybı yaşayabilir. Ayrıca, Yeşil Mutabakat’a göre AB, artık başka ülkelerle yapacağı ticaret anlaşmaları için aday ülkelerin Paris Anlaşması’nı “onaylama ve etkin bir şekilde uygulaması” ön şartını getiriyor.[5]
Diğer yandan Yeşil Mutabakat, Türkiye’nin düşük karbonlu üretimi desteklemesine ve bu şekilde yüksek karbonlu ülkelere göre avantajlı konuma gelerek, AB ülkelerine yaptığı ihracatta pazar payını artırmasına fırsat yaratabilir. Bu kapsamda Türkiye’nin karbon nötr hedefine uyumlu Ar-Ge projelerini desteklemesi, tüm sektörlerde temiz enerji yatırımlarına yönelmesi ve karbon sıfır üretim süreçlerine dönüşümü için uygun ekonomik ortam oluşabilir. Keza, Yeşil Mutabakat hedeflerine hızlı adapte olacak işletmeler görece rekabet avantajı elde etmesi de mümkün. Ayrıca, Yeşil Mutabakat devletlerin ve kredi kuruluşlarının temiz enerji üretimine ve bu üretimi geliştirecek teknolojilere kaynak ayırmasını sağlayabilir. Bunun sonucu olarak üretim teknolojilerinde yaşanacak gelişmeler sürdürülebilir ve çevre dostu endüstri devrimini ülkemizde tetikleyebilir.
Yeşil Mutabakat’ın etkileyeceği sektörler
Enerji sektörü
Enerji sektörü AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında belirlediği hedeflere ulaşmak için belirlediği alanlar arasında öne çıkmaktadır. Avrupa ekonomisine bakıldığında enerji üretiminin, tahvilinin ve dönüşümünün AB’deki toplam karbon salımlarının %75’inin kaynağı olduğu görülüyor. Bu nedenle AB’nin enerji sektörü için Yeşil Mutabakat kapsamında belirlediği hedeflere ve atmayı planladığı somut adımlara bakalım.
AB’nin enerji sektöründe belirlediği hedefler şunlardır[6]:
- Yenilenebilir enerji: 2030 yılında enerji kaynaklarının %32’sini yenilenebilir enerjiye dönüştürme
- Enerji verimliliği: Sera gazı salımlarına etkisi itibarıyla 2030 yılında %32,5 enerji verimliliği hedeflenmektedir.
- Yönetim düzenlemeleri: Her üye ülkeden 2021-2030 yıllarını kapsayacak şekilde 10 yıllık ulusal enerji ve iklim planı hazırlanması beklenmektedir.
- Elektrik piyasaları regülasyonu: Uygun altyapıların geliştirilmesiyle AB genelinde entegre bir enerji piyasası kurulması hedeflenmektedir.
AB bu hedefler doğrultusunda atılması gereken somut adımları da ortaya koymaktadır. Bu kapsamda AB tarafından alınacak aksiyonlar ise şöyledir[7]:
- Akıllı sektör entegrasyonu: Bu strateji kapsamında elektrik, gaz, binalar, endüstri ve ulaşım gibi çeşitli enerji sektörleri karbon salımlarını azaltmak amacıyla entegre edilecek ve bu doğrultuda, fosil yakıt kullanımının yenilenebilir elektrik enerjisi ile yer değiştirmesi, elektrifikasyonun mümkün olmadığı alanlarda ise, düşük karbonlu yakıtların kullanılması[8]
- Açık deniz ve yenilenebilir enerji: Açık denizde bulunan rüzgârın kuvvetini ve dalgaların hareketiyle birlikte ortaya çıkan enerjinin, modern teknolojilerle birlikte kullanıma sunulması[9]
- Karbon nötr hedefi doğrultusunda devamlılığı sağlamak için, enerji altyapısında var olan düzenlemelerin revize edilmesi ve bu şekilde krizlere karşı dayanıklı ve daha entegre bir enerji altyapısının kurulması[10]
- Yeşil Mutabakat ile birlikte tüm enerji tedarik zincirlerinde, temiz enerjinin ulaşımını kolaylaştırmak ve binalardaki enerji tasarrufunu artırmak adına dijitalleşmenin teşvik edilmesi[11]
- “Bataryalar için Stratejik Aksiyon Planı” (Strategic Action Plan on Batteries) çerçevesinde Avrupa’daki enerji depolama kapasitesi artırılması[12]
Sera gazı salımlarının %70’inden fazlasını enerji sektörüne borçlu olan Türkiye[13], AB’nin tasarladığı eylem planlarından kendi enerji endüstrisini daha yeşil ve sürdürülebilir hale getirmek adına faydalanabilir.
Ayrıca elektriğin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmesi her sektör için ciddi derecede önemlidir. Zira ülkemizden AB’ye ihracat yapan her sektör yoğun enerji kullanmakta. Bu enerjinin fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmesi her sektörün karbon emisyonunu azaltmasını, buna bağlı olarak karbon vergisi maliyetinin düşmesini sağlayacaktır. Bunun sonucu olarak ülke çapında elektrik üretiminin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması tüm sektörlerin ihracatına olumlu etki yaratacak ve Türkiye ihracatının rekabet gücünü artıracaktır.
Çimento, demir-çelik ve yapı sektörü
Yeşil Mutabakat kapsamında AB Komisyonu tarafından yoğun bir şekilde eski ve verimli olmayan binaların yenileceği üzerinde duruluyor. Bu yenileme işlemleri sırasında ise döngüsel ekonomiye katkısı olacak materyal kullanımı ön plana çıkmakta.
Bu gelişmenin çimento ve yapı sektörü için yeni fırsatlar doğuracağı öngörülebilir. Bu kapsamda demir-çelik ve çimento gibi yoğun enerji endüstrilerinin karbon ayak izinin tutulması ve modern teknolojilerle emisyonunun azaltılması gerek.
SKD’nin ilk olarak ticaret hacmi yüksek olan klinker (çimento ana hammaddesi), kireçtaşı (lime) ve alçı (plaster)[14] sektörlerini kapsama alarak yürürlüğe gireceği bekleniyor. İlerleyen aşamalarda ise kağıt, organik kimyasallar, cam ve seramik ürünleri, kok, gübre, rafineri ürünleri, temel demir-çelik ürünleri ve alüminyum gibi ürünler kapsama alınabilir.
AB pazarına yapılan ihracat kaynaklı karbon salımı için ödenecek vergiden en çok çimento sektörünün etkileneceği ön görülmektedir. Sektörel karbon verimliliği göz önüne alındığında, AB ile ihracatta karşılaşılması muhtemel gelir kayıpları (karbon fiyatının ton başına 30 ya da 50 avro olması durumuna bağlı olarak) çimento sektöründe %13,2 – %22; demir-çelik’te %1,7 – %2,8 olarak hesaplanmaktadır.[15]
Ayrıca SKD’nin olumsuz makroekonomik etkilere yol açabileceği, ancak bu olumsuz etkilerin üreticilerin karşılaştığı diğer vergilerde (örneğin istihdam vergilerinde) bir hafifleme ile dengelenebileceği ve böylelikle ortaya koyulabilecek çevre politikasının aslında bir kazanıma dönüşebileceği de değerlendiriliyor[16].
Tarım ve gıda sektörü
Avrupa Yeşil Mutabakat kapsamındaki “tarladan sofraya” stratejisi gelecek 30 yıl içerisinde AB’nin tarım ve gıda stratejisinin temelini oluşturmaktadır. Bu çerçevede gıda üretimini, nakliyesini, dağıtımını, pazarlamasını ve tüketimini kapsayan gıda zincirinin, bağlı olduğu kara, tatlı su ve deniz ekosistemlerini korumasıyla çevresel etkinin azaltılması hedeflenmektedir. Buna ek olarak, iklim değişikliğini hafifletmeye ve etkilerine uyum sağlamaya yardımcı olmak; arazi, toprak, su, hava, bitki ve hayvan sağlığı ve refahını korumak, biyolojik çeşitlilik kaybını ve atıkları azaltmak azaltmak için yeni politikalar belirlenmesi bu çerçevenin öne çıkan hedeflerindendir.
2030’a kadar tarım arazilerinin en az %25’inin organik tarım yöntemleri kapsamında olması amaçlanmakta ve bu kapsamda AB tarımsal gıda teşvik politikası geliştirilmektedir. Tarımsal gıda teşvik politikası hem AB iç pazarında hem de AB’ye ticaret gerçekleştiren ülkelerde kalite standartlarını teşvik edecektir. Bu doğrultuda Türkiye’nin de organik tarıma geçmesi ve karbon emisyonunu azaltmak için elektrikli traktörlerin kullanımını yaygınlaştırması bu hedeflere uyum sürecine katkı sağlayacaktır.
Türkiye’den AB’ye yapılacak ihracatlar için önem arz eden başka bir husus ise Komisyon’un geliştirmeyi planladığı, zorunlu paket önü etiketlemesidir. Bu doğrultuda gıda ürünlerinin beslenme, iklim, çevresel ve sosyal yönlerini kapsayan sürdürülebilir bir gıda etiketlemesi sunulacaktır. Söz konusu etiketleme “tarladan sofraya” stratejisi doğrultusunda tüketicinin sağlık bilinciyle gıda seçimini yapmasını sağlayacaktır. Komisyon şu ana kadar herhangi bir etiketleme modeli önermemiştir, ancak 2022 yılının sonuna kadar tarladan sofraya stratejisine uygun bir model sunması beklenmektedir.[17]
AB sürdürülebilir gıda sistemlerine yönelik küresel hareketi desteklemek için diğer ülkeler ve uluslararası oyuncularla iş birliği yapacağını belirtmektedir. Bu doğrultuda Horizon Europe[18] kapsamında gıda, biyo-ekonomi, doğal kaynaklar, tarım, balıkçılık, su ürünleri yetiştiriciliği ve çevre konularında Ar-Ge’ye 10 milyar avro yatırım yapılacaktır.
Yeşil Mutabakat kapsamında ele alınan bir diğer konu ise, metan salımının azaltılmasıdır. Metan, iklim değişikliğine etkisi açısından en önemli ikinci sera gazı ve tüm sera gazı salımlarının %10’unu oluşturmaktadır. Tarımsal üretim ve gıda sektörü de en çok metan salımı yapan sektör olarak öne çıkmaktadır. Bu yüzden, metan salımlarının ölçümü ve raporlanması gündeme gelmektedir. Tükiye’den AB’ye ihracat yapanların bu doğrultuda metan gazı ölçümlerini ve raporlamasını sağlayacak bir sistem oluşturmaları ve yeni yapılacak yatırımları metan salımını göz önüne alarak yapmalarında fayda olacaktır.
Diğer yandan, Komisyon’un 2030 itibarıyla her türlü ambalaj ve paketlemenin biyolojik olarak çözünür ve bitki bazlı plastiklerden sağlanması yönünde uygulamaları teşvik edeceği ve tek kullanımlık plastiklere yaptırımlar getireceği vurgulanıyor.[19] İhracatçıların ambalaj ve paketleme konularında da değişime gitmeleri gerekebilecektir.
Tekstil sektörü
AB’nin 2021 yılının üçüncü çeyreğinde yayımlaması beklenilen kapsamlı sürdürülebilir tekstil stratejisi, sektörün geleceği için yol haritası çizecek.[20] Bu stratejinin tekstil ihracatçıları tarafından yakından takip edilmesi gerek. AB’nin mevcut stratejisinde ise tekstil ürünlerinin geri dönüşüme uygun olmasını, eko tasarım önlemlerinin geliştirilmesini, ikincil hammaddelerin alımının arttırılmasını ve zararlı kimyasallarının azaltılmasını desteklediğini görüyoruz.[21] Ayrıca tekstil sektöründe de yaygın olarak kullanılan tek kullanımlık plastiklerin ve geri dönüştürülemeyen paketleme materyallerine yaptırımlar getirileceği de öngörülebilir.
Bu doğrultuda AB’ye ihracat yapan Türkiye tekstil sektörünün iplik ayrıştırma teknolojileri geliştirmesi, pamuk alternatifi iplik malzemelerinin kullanım payını artırması, biyolojik olarak çözünür ve bitki bazlı ambalajlama kullanılması ve geri dönüşüme olanak sağlayacak tedarik zincirleri oluşması Türk ihracatçıları ticarette avantajlı konuma getirecektir.
İhracatçılar ve devletin alabileceği önlemler
Mutabakat’ın getirdiği düzenlemelere ve yeniliklere uyum sağlamak ve bu şekilde rekabetçi konumunu korumak amacıyla ihracatçıların alabileceği genel önlemler şu şekilde özetlenebilir:
- SKD düzenlemesine yönelik ülke çapında ve şirketler özelinde hazırlıklar yapılmalı ve bu konuda AB’nin çıkaracağı düzenlemeler yakından takip edilmeli
- Şirketlerin karbon salımının ölçülmesi ve düzenli olarak raporlanması için bir sistem oluşturulmalı
- Şirket içinde karbon salım muhasebesi oluşturulmalı ve karbon vergisinin getireceği ek maliyetler ortaya konmalı
- Yeni yatırımlar Yeşil Mutabakat hedefleri ve karbon salım oranları göz önüne bulundurularak yapılmalı
- Modern teknolojiler kullanarak karbon salımı, enerji tüketimi ve atıklar azaltılmalı
- Üretim süreçlerinde sürdürülebilir ve geri dönüştürülebilir malzemeler kullanılmalı
- Hem üretim hem dağıtım sürecinde temiz ve yenilenebilir enerji tercih edilmeli
Diğer yandan bu konuda aksiyon alması gereken sadece özel sektör değildir. Zira üretim ve dağıtım süreçlerinde bütün ipler ihracatçıların elinde değildir. Karbon salımını azaltacak birçok unsur devlete bağlıdır. Bu kapsamda devlet düzeyinde alınabilecek önlemler arasında şunlar sayılabilir:
- Ülke genelinde karbonsuzlaşma politikası belirlenmeli ve bu politikanın etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalı
- Enerji sektöründe AB’nin koyduğu hedefler ve aldığı aksiyonlar takip edilmeli ve enerji sektörü yenilenebilir enerji kaynaklarına yönlendirilmeli
- Yeşil Mutabakata uyum amacıyla yapılacak yatırımlar için ulaşılabilir kredi imkanları ve teşviklerin sağlanması
- Avrupa’nın sunduğu Horizon 2021 gibi fonlardan yararlanılması
- Türkiye’deki ihracat yapan sektörlerin yeşil üretime geçişine ilişkin uluslararası alanda reklamının yapılması
Sonsöz
Son yıllarda dünyada çevre bilincinin gelişmesine paralel olarak iklim değişikliği ile mücadele kapsamında “sıfır karbon” politikalarının benimsendiğini görüyoruz. Bu bakımdan “Paris Anlaşması” son derece önemlidir. Ülkemiz her ne kadar bahse konu anlaşmayı henüz imzalamamış olsa da geçtiğimiz günlerde yeni ABD Başkanı Biden’in Paris Anlaşmasını imzalayacaklarını açıklaması üzerine bu noktada ülkemizin de anlaşmayı imzalaması hususunda uluslararası baskının artacağı öngörülebilir. Bu gelişmelere paralel olarak AB’de de Yeşil Mutabakat kapsamında önümüzdeki yıllarda Paris Anlaşmasını imzalamayan ülkelerle ticaret yapmayacaklarını ve sınırda karbon uygulaması gibi uygulamalar ile çevresel etmenlerin bir maliyet unsuru olarak göz önünde bulundurulmasını şart koşacaklarını ifade ettiklerini görüyoruz. Bilhassa, ihracatımızda AB’nin payı göz önünde bulundurulduğunda konuyla ilgili gelişmelerin ülkemizdeki ihracat yapan sektörleri son derece yakından ilgilendirdiğine şüphe yok. Dolayısıyla, şimdiden “sıfır karbon” politikaları ile uyumlu olarak üretim süreçlerimizde gerekli yenilemelerin yapılması için gerek devletin gerekse özel sektörün yapısal tedbirler alması gerekeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok! Her halükarda, Yeşil Mutabakat sürecinde AB’nin atacağı adımları yakından takip etmek ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda dünyada yaşanan gelişmelere ülke olarak hızlı bir şekilde adapte olmak lazım!
[1] EUROPEAN COMMISSON (2020). A European Green Deal. Erişim tarihi 04.03.2021, https://ec.europa.eu/info/strategy/priorities-2019-2024/european-green-deal_en.
[2] TÜSİAD (2020). Ekonomik Göstergeler Merceğinden Yeni İklim Rejimi, s.12. Erişim tarihi 04.03.2021, https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/download/9453_0ca8c97b89ad3ec3b9dbd8121174b114.
[3] THE ECONOMIST (24 Şubat, 2021). Prices in the world’s biggest carbon market are soaring. Erişim tarihi 04.03.2021, https://www.economist.com/finance-and-economics/2021/02/24/prices-in-the-worlds-biggest-carbon-market-are-soaring.
[4] Ticaret Bakanlığı Ülker Grupları ile İhracat Oranları Raporu (14 Şubat 2021) Erişim Tarihi 04.03.2021 https://ticaret.gov.tr/data/5d63d89d13b8762f7c43a738/9-Ulke%20Gruplari%20ile%20Ihracat.pdf
[5] FORBES (8 Şubat 2018). EU Tells Trump: No Paris Climate Deal, No Free Trade Erişim Tarihi 04.03.2021 https://www.forbes.com/sites/davekeating/2018/02/08/eu-tells-trump-no-paris-climate-deal-no-free-trade/?sh=624ba00337c7 , AA (10 Temmuz 2020). Türkiye, Avrupa Yeşil Anlaşması’yla ihracatta avantajlı konuma gelebilir Erişim Tarihi 04.03.2021 https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiye-avrupa-yesil-anlasmasiyla-ihracatta-avantajli-konuma-gelebilir/1906241
[6]EUROPEAN COMMISSON (2020). 2030 Climate & Energy Framework. Erişim tarihi 04.03.2021 https://ec.europa.eu/clima/policies/strategies/2030_en#tab-0-0 ,
EUROPEAN COMMISSON (2020). An EU Strategy for Energy System Integration. Erişim tarihi 04.03.2021https://ec.europa.eu/energy/sites/ener/files/energy_system_integration_strategy_.pdf
[7]S360 (2020). Avrupa Yeşil Mutabakat’ın Enerji Sektörüne Etkileri. Erişim tarihi 27.02.2021 https://www.s360.com.tr/S360MagDetail?postid=b9a76c44-9a2e-4736-87ef-444468fbf09d
[8]EUROPEAN COMMISSON (2020). Clean Energy – Strategy for Energy System Integration. Erişim tarihi 27.02.2021 https://ec.europa.eu/info/law/better-regulation/have-your-say/initiatives/12383-Strategy-for-smart-sector-integration
[9]EUROPEAN COMMISSON (2020). EU Strategy on Offshore Renewable Energy. Erişim tarihi 27.02.2021 https://ec.europa.eu/energy/topics/renewable-energy/eu-strategy-offshore-renewable-energy_en
[10]E3G (2020). Energy Infrastructure for a European Green Deal. Erişim tarihi 04.03.2021 https://www.e3g.org/wp-content/uploads/31_3_20_TEN-E-Briefing.pdf
[11] EUROPEAN COMMISSON (2020). Secure, Clean and Efficient energy Work Programme. Erişim tarihi 04.03.2021 https://ec.europa.eu/research/participants/data/ref/h2020/wp/2018-2020/main/h2020-wp1820-energy_en.pdf
[12] EUROPEAN PARLIAMENT (2020). Boost Energy Storage in the EU to Help Spur Decarbonisation. Erişim tarihi 04.03.2021 https://www.europarl.europa.eu/news/en/press-room/20200706IPR82726/boost-energy-storage-in-the-eu-to-help-spur-decarbonisation
[13] TUİK (2020). Sera Gazı Emisyon İstatistikleri. Erişim tarihi 27.02.2021 https://tuikweb.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33624
[14] EUROPEAN COMMISSON (2020). Carbon Border Adjustment Mechanism. Erişim tarihi 27.02.2021 https://ec.europa.eu/transparency/regexpert/index.cfm?do=groupDetail.groupMeetingDoc&docid=45168
[15] Ekonomik Göstergeler Merceğinden Yeni İklim Rejimi Raporu, TÜSİAD
[16] S360 (2020). Avrupa Yeşil Mutabakat’ın Çimento ve Yapı Sektörüne Etkileri. Erişim tarihi 27.02.2021 https://s360.com.tr/Tr/S360MagDetay?postid=5340ab48-3199-4c50-95f4-330d682f7230
[17] EUROPEAN COMMISSON (2020). Nutrition Labelling. Erişim tarihi 04.03.2021 https://ec.europa.eu/food/safety/labelling_nutrition/labelling_legislation/nutrition-labelling_en
[18] Horizon Europe AB’nin bir hibe programı olup bilimsel ve uygulamalı araştırma, geliştirme ve inovasyon projelerini destektemektedir. Horizon Europe hibe programı, dünyanın en yüksek bütçeli hibe programıdır. 2021-2027 yıllarını kapsamaktadır.
[19]EUROPEAN COMMISSON (2020). Farm to Fork Strategy. Erişim tarihi 27.02.2021 https://ec.europa.eu/food/sites/food/files/safety/docs/f2f_action-plan_2020_strategy-info_en.pdf
[20]EUROPEAN COMMISSON (2020). EU Strategy for Sustainable Textiles. Erişim tarihi 04.03.2021 https://ec.europa.eu/info/law/better-regulation/have-your-say/initiatives/12822-EU-strategy-for-sustainable-textiles
[21]EUROPEAN COMMISSON (2020). Strategy for Textiles. Erişim tarihi 04.03.2021 https://ec.europa.eu/growth/industry/sustainability/textiles_en