Geçtiğimiz günlerde rekabet hukuku alanında pek fazla örneğini görmediğimiz bir olay yaşandı. Rakipleri hakkında soruşturma açılmamasına karşı iptal davası açan bir teşebbüsü Mahkeme haklı bulunca, Rekabet Kurulu şikâyetçi teşebbüsün de aralarında bulunduğu tüm sektöre yönelik soruşturma başlattı.
2010 yılında Multinet, yemek kartı pazarındaki en büyük iki teşebbüsün iskonto oranlarını birlikte belirlediği ve ihaleler ile müşterileri paylaştığı konusunda Rekabet Kurumu’na şikâyette bulunmuştu. Aynı tarihlerde Rekabet Kurumu’na yapılan tek başvuru bununla da sınırlı kalmamıştı. Aralarında gerçek kişilerin yanı sıra çeşitli meslek birlikleri ve odaların da bulunduğu şikâyetçiler tarafından farklı konularda başvurular Rekabet Kurumu’na iletilmişti. Tüm bu başvurular, 2010 yılında yapılan bir önaraştırma ile Rekabet Kurumu tarafından incelendi. Multinet’in şikâyet başvurusu çerçevesinde, pazarın iki büyük oyuncusunun davranışları, diğer başvurular ile de özellikle komisyon oranları hakkında yemek kartı sektöründeki tüm teşebbüslerin hareketleri mercek altına alındı. Tüm bu incelemeler sonrası Rekabet Kurulu, açtığı önaraştırmayı şikâyetleri reddederek herhangi bir soruşturma açmaksızın sonlandırdı.
Rekabet Kurulu’nun bu kararı üzerine şikâyetçilerden yalnızca biri, kendi şikâyetinin reddi ile ilgili bölümün iptali için dava açtı. Multinet tarafından açılan bu dava sonucunda, Danıştay (ilk derece mahkemesi olarak) Rekabet Kurulu kararını iptal etti. Bunun üzerine, kararın uygulanması için davacı teşebbüsün de aralarında olduğu yemek kartı pazarındaki tüm teşebbüsler hakkında yeniden soruşturma açıldı.
Rekabet Kurulu tarafından açılan bu yeni soruşturma ile oldukça ilginç bir süreç de başlamış oldu. Pazarın o dönemdeki en büyük iki oyuncusunun rekabet hukukuna uygun olmayan davranışları nedeniyle zarara uğradığını iddia eden şikâyetçi Multinet, Mahkeme kararı üzerine yeniden açılan soruşturmanın taraflarından biri oldu. Böylece teşebbüs, Rekabet Kurulu’nun verdiği karar ile aslında aklanmışken açtığı dava sonucunda birden bire kendini soruşturulan teşebbüs konumunda buldu. Rekabet Kurulu’nun almış olduğu bu karar beraberinde hukukun genel ilkelerinden olan usulü kazanılmış hak ve aleyhe bozma yasağı ilkelerine yönelik tartışma ve yaklaşım farklılıklarını da gündeme getirdi.
Şikâyetçi tarafından Rekabet Kurulu Kararı’na karşı açılan iptal davası, İdare Mahkemesi tarafından klasik anlamda değerlendirilerek bu tür işlemlerin kesin ve yürütülmesi gerekli işlemlerden olmadığı gerekçesiyle reddedildi. Diğer taraftan, şikâyetçi tarafından benzer gerekçelerle genel hukuk ilkeleri doğrultusunda, Rekabet Kurulu’na yapılan itiraz reddedilmesine rağmen Kurul’un bu kararı 2/5 çoğunlukla almış olması konu hakkındaki farklı yaklaşımları bir kez daha ortaya koydu.
Hukuk alanında örneğine az rastladığımız bu konu hakkında Rekabet Kurulu ve mahkemelerin bundan sonraki yaklaşımlarını merakla takip edip sizlerle paylaşıyor olacağız.