Enerji bağımsızlığını sağlayabilmedeki kritik rolü başta olmak üzere enerji güvenliğinin sağlanması ve bununla birlikte, 21. yüzyılda insanoğlunun en büyük mücadelelerinden birisi olan karbon emisyonlarının düşürülmesindeki etkinliği nedeniyle “yenilenebilir enerji” enerji piyasalarındaki popülaritesini her geçen gün arttırmaktadır. 2018 yılında dünya toplam enerji kurulu gücüne eklenen yenilenebilir enerji kurulu güç kapasitesi 177 GW’tır[1]. Bununla birlikte Uluslararası Enerji Ajansına göre Paris Anlaşması ile belirlenen amaçlara ulaşılabilmesi için 2018-2030 yılları arasında dünya kurulu gücüne eklenmesi gereken yenilenebilir enerji üretim kapasitesi yıllık yaklaşık 300 GW’tır[2]. Çevresel hassasiyetlere, yenilenebilir enerji üretim santrallerinin yapım maliyetlerindeki önemli düşüşlerin de eklendiği göz önüne alındığında, enerji sektörünün geleceğinin yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılacak üretimlerde olduğunu ileri sürmek mümkün. Buna rağmen ülkemizde halen 2020 sonrası teşvik mekanizmasının nasıl olacağı konusu muamma.
Yenilenebilir enerji ile ilgili belirtmiş olduğumuz gelişmelerin arka planında devletlerin yenilenebilir enerji sektörüne can suyu olarak uygulamış olduğu teşvikler bulunmaktadır. Ülkemizde de yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılacak enerji üretimine ilişkin teşviklerin çerçevesi 2005 yılında yürürlüğe giren 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu[3] ile çizilmiştir. Söz konusu tarihten günümüze sektörde önemli gelişmeler kaydedilmiş olduğu 2018 yıl sonu itibariyle üretilen elektriğin %33,5’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmış olmasından anlaşılmaktadır.
Yenilenebilir enerji sektöründeki gelişmeler bir yana, dünya enerji politikalarında gözlenen bir diğer önemli gelişme ise, üretimin tüketim noktasında yapılmasını ifade eden “dağıtık enerji” üretiminin gelişmesi nedeniyle şebeke yönetiminde karşımıza çıkmaktadır. Keza, dağıtık enerji üretiminin yaygınlaştırılması politikalarına paralel olarak enerji depolama sistemleri ve talep tarafı yönetimi gibi hususların önemi daha da artmıştır. Bu konu ile ülkemizdeki lisanssız elektrik üretimi arasında sıkı bağ bulunmakta olup, lisanssız elektrik üretiminin daha liberal bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir.
Enerji sektöründe yaşanan gelişmelerin yanı bilhassa ülkemizde ister istemez birtakım olumsuz gelişmelerin de yaşandığı gözlenmiştir. Bunlardan en dikkat çekeni, teşviklerin döviz üzerinden verilmiş olması ve döviz kurunda 2018 yılında yaşanan gelişmeler neticesinde kaçınılmaz olarak tüketicinin katlanmak durumunda kaldığı yenilenebilir enerjinin maliyetlerinin ciddi oranda arttırmış olmasıdır. Bahse konu maliyet artışlarının karşılığını tüketici son dönemde sıklıkla yapılan elektrik ve doğalgaz zamları ile birlikte bizatihi hissetmek durumunda kalmıştır. Başta YEKDEM maliyetlerinin artması ve bazı teknik sebeplerle son yıllarda enerji bürokrasisi YEKDEM[4]’den faydalanan yenilenebilir enerji üreticilerinin kapasite arttırma taleplerine olumlu cevap vermekten imtina etmekteydi. Bu durum ise, artan verimlilik ve düşen maliyetlerden yararlanma imkanını kısıtlamakta ve bir anlamda ülkemiz yenilenebilir enerji üretiminde verimliliği düşürmekteydi.
Piyasadaki tüm bu gelişmeler, enerji hukukunu bir takım regülatif değişikliklere gebe bırakmış ve akabinde 2019 yılında enerji hukukunda önemli değişikliklerin yapıldığı gözlenmiştir. Yapılan değişikliklerin en dikkat çekenleri Şubat ayında YEK Kanununun 6/C maddesine eklenen ikinci fıkra ile yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim şirketlerinin kapasite artışlarının YEK Destekleme Mekanizmasından yararlanamayacağına ilişkin düzenleme ile Mayıs ayında yürürlüğe giren lisanssız elektrik üretim yönetmeliğidir. Hemen belirtelim ki lisanssız elektrik üretim yönetmeliği kanaatimizce konuya ilişkin piyasanın ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Bu konunun detaylarını daha sonra konuya hasredeceğimiz bir yazıyla izah edeceğiz.
İşte enerji hukukunda yukarıda değinmiş olduğumuz bu gelişmelerin paralelinde geçtiğimiz günlerde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmelikte (“Yenilenebilir Yönetmeliği”) de değişiklikler yapıldı. Yapılan değişiklikler incelendiğinde; bunların esas itibariyle Yenilenebilir Yönetmeliği’nin yukarıda belirtmiş olduğumuz mevzuat değişiklikleri ile uyumlulaştırılmasından başka bir şey olmadığı görülmektedir. Bu kapsamda, lisanssız elektrik üretimi ile ilgili yönetmelik ile uyumlu olacak şeklide Yenilenebilir Yönetmeliğindeki Yek Toplam Bedeli (“YEKTOB”) tanımına “lisanssız üreticilere ödenecek toplam bedeli” (“LÜYTOB”) eklenmiştir.
Yönetmelikteki diğer
değişiklikler ise, Yönetmeliğin; YEK Kanununun 6/C maddesine eklenen ikinci
fıkra ile yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim
şirketlerinin kapasite artışlarının YEK Destekleme Mekanizmasından
yararlanamayacağına ilişkin düzenlemeye uyum sağlaması için yapılmış
değişikliklerdir. Bu doğrultuda Yönetmelik md.5/1, md.8/1-(b), md.12 ve md. 15/2’de
yapılan düzenlemeler ile YEK Kanununun 6/C maddesinin ikinci fıkrası uyarınca
yapılan kapasite artışlarının YEKDEM’den yararlandırılmamasını sağlayacak
şekilde mezkûr maddeler revize edilmiştir. Tüm bu değişikliklerin yanı sıra
piyasa oyuncuları dört gözle 2020 sonrasında geçerli olacak teşvik
mekanizmasına ilişkin düzenlemeleri beklemeye devam etmektedir. Kanaatimizce,
bu pilav daha çok su kaldırır!
[1] https://www.iea.org/newsroom/news/2019/may/renewable-capacity-growth-worldwide-stalled-in-2018-after-two-decades-of-strong-e.html
[2] Ibid.
[3]Tam adı; Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun (“YEK Kanunu”).
[4] Yenilenebilir Enerji Kaynak (YEK) Belgesi verilmesi ile YEK Destekleme Mekanizması.