Ekonomik Reform Paketi, geçtiğimiz Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandı. Haftasonu boyunca da paketi özetleyen, öven ve eleştiren birçok yazı çıktı. Bizler de bu blogda ele alınan konular çerçevesinde, pakette yer alan rekabet ve regülasyon konularına dair bir değerlendirme yapmayı istedik.
Paket, kapsamı oldukça geniş bir niyet beyanı niteliğinde
Pakete dair sahip olduğumuz kaynaklar şimdilik Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan Ekonomi Reformları kitapçığı ve Anadolu Ajansı’nın Erdoğan’ın açıklamalarını çeşitli grafikler ile görselleştirdiği makaleden ibaret. Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından gerekse sözünü ettiğimiz kaynaklardan edindiğimiz izlenim, makroekonomi ve kurumsal yönetim açısından kapsamlı bir niyet beyanı ile karşı karşıya olduğumuz doğrultusunda. “Niyet beyanı” diyoruz çünkü paket, gerek ulaşılması gereken hedefler gerekse bunlara nasıl ve ne zaman ulaşılacağı konusunda çok az ayrıntı barındırıyor. Yapılmaya niyet edilen reformlar içeriği itibariyle heyecan yaratsa da hedef ve stratejilerin pakette yer alamaması beklentilerin sınırlı kalmasına sebep oluyor.
Pakette, bu blogun ele aldığı meseleler açısından en az beş konundan bahsetmek mümkün. Bunlar, dijital pazarlarda rekabet politikası, kişisel veriler, perakende ticaretin düzenlenmesi, finansal teknolojiler ve ulaşımda elektrifikasyon olarak sıralanabilir.
Dijital pazarların düzenlenmesine yönelik bir kanun teklifi geliyor
Paketin dünya gündemi ile ortak olan noktalarından biri, dijital pazarlarda rekabetin geliştirilmesini amaçlayan düzenlemeye dair bir kanun teklifine işaret etmiş olması. Üç temel eksende ifade edilen kanun teklifinin, aslında Avrupa Birliği’nde (AB) süregelen düzenlemelerin bir yansıması şeklinde olacağı anlaşılıyor.
Öncelikle, dijital pazarlarda adil ve rekabetçi bir ortamın oluşturulabilmesi amacıyla büyük platformların sahip oldukları pazar gücünü kötüye kullanmasının öncül (ex-ante) düzenlemelerle önüne geçilmesi amaçlanıyor. Ayrıca, bu platformlarda tutulan verilerin amacı dışında ya da rekabeti kısıtlayacak şekilde kullanılmasının önlenmesi planlanıyor. Pakette yer alan bu niyetin aslında – bu blogda da daha önce ele alınan – AB rekabet otoritelerinin gündeminde olan Dijital Pazarlar Yasası (Digital Market Act – DMA) ile bir uyuma işaret ettiği anlaşılıyor. Kısaca hatırlatmak gerekirse, bu yasa ile belirli kriterleri sağlayan dijital platformların, eşik bekçisi (gatekeeper) olarak tanımlanması ve bunlara bir dizi yükümlülükler getirilmesi öngörülüyor.
Kanun teklifinde yer alması öngörülen bir diğer nokta ise pazaryeri platformlarında ürünlerini satan firmaların haklarını koruyacak düzenlemelere ilişkin. Bunun hem yukarıda bahsettiğimiz Dijital Pazarlar Yasasına hem de geçen yıl AB’de yürüklüğe giren dijital platformlara dair bir diğer düzenlemeye dayandığını söylemek mümkün. Temelde online platformlar ile firmalar arasındaki ilişkileri içeren söz konusu bu düzenleme, bir yandan platformları şeffaflık kuralları açısından daha sıkı bir gözetim altına alırken, diğer yandan da çerçevesi daha belirli bir yasal düzenlemeyle ilgili firmalar için yasal öngörülebilirliğin sağlanmasını amaçlıyor. Bu düzenlemeye dair detaylı bilgiyi yine bu blogda yayınlanan başka bir yazıda bulabilirsiniz.
Kişisel verilerin korunması konusunda AB’ye bir adım daha yaklaşılması planlanıyor
Pakette “Yatırımların Teşvik Edilmesi” başlığı altında öngörülen bir yasal düzenleme ise Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda (KVKK) yapılması planlanan bir değişikliğe ilişkin. 2016 yılında yürürlüğü giren mevcut KVKK, AB’de 2018 yılında yasalaşan kişisel verilerin korunması düzenlemesi (Genaral Data Protection Regulation – GDPR) ile farklılıklar barındırıyor. Özellikle verilerin yurt içinde saklanması yönünde KVKK’da yer alan hükümler, bazı iş kollarında yabancı yatırımcılar açısından tereddütler yaratabiliyor.
Pakette, KVKK’nın AB’deki GDPR’nin yurtdışına veri aktarılmasına yönelik hükümleri esas alınarak revize edilmesi öngörülüyor. Böylelikle günün şartlarına uygun olarak, birçok sektörde yabancı yatırımların önünde engel teşkil eden bir yasal aksaklığın da ortadan kaldırılması amaçlanıyor.
Perakende ticarette yeni düzenleme
Pakette öngörülen bir diğer nokta ise AB mevzuatı ışığında perakende ticarette haksız ticari uygulamaların ortadan kaldırılmasına ve daha adil bir tedarik zincirinin oluşturulmasına yönelik bir düzenleme yapılamasına yönelik.
Esasında, geçtiğimiz günlerde Rekabet Kurumu, hızlı tüketim malları sektörüne yönelik bir ön rapor yayınlamış – yine bu blogda ayrıntılarıyla incelenen bu rapor – AB mevzuatına uygun şekilde bir takım yasal düzenlemelerin yapılmasının tavsiye etmişti. Hemen ardından da bu tavsiyeyi de içeren bir yasal düzenlemeye dair kanun değişikliği taslağı ilgili sivil toplum kuruluşları ile paylaşılmıştı. Bu taslakta özellikle zincir marketlerin tedarikçiler üzerindeki pazar gücünün sınırlanması, bu marketlerin satabileceği ürünler ile çalışma gün ve saatlerine de kısıtlama getirilmesi hedefleniyordu. Hali hazırda hazırlıklarının devam ettiğini anladığımız söz konusu bu kanun değişikliğinin, paket içerisindeki hızla hayata geçirilecek bir madde olması muhtemeldir.
Finansal teknolojilerin önünün açılması öngörülüyor
Pakette, finansal teknolojilerin geliştirilmesi alanında da bir niyet beyanının olduğunu görüyoruz. Hatta bu alandaki gelişimi destekleyecek bir yol haritası olarak, Fintek Strateji Belgesi hazırlanmasının planlandığı dikkat çekiyor.
Ayrıca, yıllardan beri dile getirilen İstanbul’un bir finans merkezi olacağına dair söylem, fintek şirketlerini çekecek bir üs olması hedefi ile birlikte anılıyor. Bu çerçevede, regülasyon deney alanı (regulatory sandbox) kurulacağı ifade ediliyor. Kısaca belirtmek gerekirse bu tür deney alanları, özellikle sıkı düzenlemelere tabi finans, sağlık vb. sektörlerde yeni iş modelleri ve fikirlerin uygulanmasının test edilmesine yönelik bir ortam olarak kullanılıyor.
Ulaşımda elektrifikasyon ile yeşil dönüşüm amaçlanıyor
Henüz Paris anlaşması onaylamamış ve resmi olarak bir iklim politikası ortaya koyulmamış olsa da, pakette yeşil dönüşüme dair bir başlık yer alıyor. Bu blogda ele alınan konular çerçevesinde baktığımızda, ulaşımda elektrifikasyon, yani elektrikli araçların yaygınlaştırılmasına yönelik bir niyetin ortaya koyulduğu görülüyor.
Bu alanda somut olarak, elektrik araçlar için şarj altyapısının yaygınlaştırılması ve toplu taşımada elektrikli araçların kullanılmasının teşvik edilmesinin amaçlandığını görüyoruz. Yerli elektrikli otomobilin ve diğer yerli elektrikli toplu taşıma araçların ticari ticari başarısı için fevkalade kritik öneme sahibi olan bu niyetin bir an önce hayata geçirilmesini temenni ediyoruz.
Yazıyı bitirmeden hatırlatalım, diğer alanlarda olduğu gibi bu yazıda ele aldığımız konular için de pakette bir zamanlamadan bahsedilmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından sadece, her üç ayda bir yapılacak reform takip toplantılarıyla programın uygulama başarısını değerlendirileceğini anlıyoruz.