Rekabet Kurulu’nun benzer meseleler hakkında farklı yönlerde vermiş olduğu kararlar son zamanlarda oldukça dikkat çekiyor. Nitekim, son dönemde de gözlemlediğimiz üzere, Rekabet Kurulu bazı dosyalarda sözlü savunmalara firma başına 20 dakika ayırırken bazı dosyalarda gece yarılarına kadar şirket yetkililerini dinleyebiliyor. Bundan başka, kimi dosyalarda teşebbüslere 9/3 görüş yazısı gönderilebilirken, benzer özelliklere sahip soruşturmalarda salt idari para cezası uygulanabiliyor. Keza Danıştay’ın bazı kararları benimsenebilirken, bazıları önemsenmeyebilmekte. Yerinde incelemeler söz konusu olduğunda ise durum daha karmaşık bir hal alıyor, zira e-posta servis sağlayıcılarından silinen mesajların Rekabet Kurumu uzmanları tarafından geri getirilmesi durumunda yerinde incelemenin engellenmiş olup olmadığına yönelik istikrarlı bir yaklaşım gözlemlenemiyor.
Bu belirsizlik ortamı ise, firmaların hangi davranışlarının Rekabet Kurumu’nun radarına takılacağından emin olamamaları sebebiyle yatırım yapma niyetlerini engelleyebilmekte. Nitekim yatırım yaptıktan sonra kuralların değişmesi, yatırımın karşılığını almak ve değerlemesini yapmak bakımından problemli olabiliyor. Dolayısıyla kısa vadede pazardaki oyunculara, orta vadede oyuncu sayısına ve pazarın kendisine, uzun vadede ise makro ekonomik değişkenlere zarar verilmiş olmakta.
Rekabet Kurulu, daha önce vermiş olduğu bir kararına konu olan meseleye benzer bir mesele hakkında elbette önceki kararından farklı yönde karar verebilir ancak bunun için tatmin edici gerekçelerin gösterilmesi gerekiyor. Aksi durumda hukuk devleti ilkesinin en temel unsurlarından olan hukuki güvenlik ilkesi ihlal edilip edilmediği sorusu zaman zaman gündeme gelebilmektedir.
Hukuki güvenlik ilkesi ise kişilerin bağlı olacakları hukuk kurallarını ve karşılaşabilecekleri yaptırımların kapsamını, niteliğini ve içeriğini önceden bilebilmelerini gerektirmektedir[1]. Kişiler, davranışlarını ancak bu halde meşru zemin üzerinde şekillendirebilme imkânına sahip olabilmekte. Bu ilkeye riayet edilmesi özellikle firma davranışlarına ilişkin aşırı uygulama (over-enforcement) ve eksik uygulama (under-enforcement) arasındaki dengenin kurulması ile de yakından ilişkilidir. Söz konusu dengenin bozulması halinde ise Türkiye’de yapılmış ve yapılacak yerli ve yabancı yatırımların olumsuz etkilenmesi, dolayısıyla istihdam ve nihayetinde toplumsal refahta kayıplar ortaya çıkabilir.
Bu kapsamda, BASEAK CORE Papers serisinin 16’inci sayısında idare hukuku alanında çalışan Dr. Y. Sertaç Serter ile rekabet ve regülasyon alanında çalışmalar yürüten Av. Aysu Tanoğlu hukuki güvenlik ilkesi başta olmak üzere hukuk devleti ilkesinin diğer belli başlı unsurlarının zarar görmesinin ekonomiye muhtemel etkilerini ana hatlarıyla incelemektedir.
Bu linkten ulaşabileceğiniz çalışmamızda öncelikli olarak Rekabet Kurumu’nun kimi uygulamalarının hukuki güvenlik ilkesi bakımından soru işaretleri yaratabildiğini ortaya koyuyoruz, akabinde bu tür vakaların ekonomik analizine ve Türkiye ekonomisine potansiyel etkilerine yer vermekteyiz.
[1] Anayasa Mahkemesi’nin 13.7.1995 tarih ve E. 1994/85 ve K. 1995/32 sayılı kararı.