Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) Google Android Auto kararı (C-233/23 sayılı dava), dijital platformlar söz konusu olduğunda zorunlu unsur doktrininin uygulaması açısından oldukça önemli değişiklikleri beraberinde getiriyor. Bu yazıda kararın arka planını, içeriğini ve hakim durumda bulunan dijital platformlar üzerindeki etkilerini değerlendireceğiz.
Android Auto Kararı’nın Arka Planı
Süreç İtalya Rekabet Otoritesi’nin (ICA) Google hakkında yürüttüğü bir soruşturma ile başlıyor. Soruşturmanın temelinde, elektrikli araç sürücülerinin şarj istasyonlarını bulup rezervasyon yapmasını sağlayan JuicePass uygulamasının, Google tarafından Android Auto platformuna erişiminin reddedilmesi yer alıyor. JuicePass uygulamasını geliştiren İtalyan enerji şirketi Enel, bu reddin Google’ın kendi hizmeti olan Google Maps’i rekabetten koruma amacı taşıdığını ileri sürerek ICA’ya şikayette bulunuyor.
ICA ise yaptığı incelemede, Google’ın bu uygulamasının “rekabet karşıtı pazar kapama” sonucunu doğurduğunu tespit ediyor. Otoriteye göre Google, hâkim durumunu kullanarak JuicePass gibi rakip uygulamaların pazara erişimini zorlaştırıyordu. Böylece tüketicilerin alternatif uygulamalara ulaşması engelleniyor, pazardaki inovasyon zarar görüyordu. Google, ICA’nın bu kararını mahkemeye taşıdı. İtalyan mahkemesi ise, özellikle dijital platformların mevcut olduğu incelemeler bakımından zorunlu unsur doktrininin ne şekilde uygulanması gerektiğine ilişkin olarak Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan (ABAD) ön karar talebinde bulundu ve süreç ABAD’ın emsal teşkil edecek kararıyla sonuçlandı.
Peki ABAD’ın Android Auto Kararı Ne Diyor?
ABAD, Android Auto kararında, dijital platformların kısmen üçüncü taraf erişimine açık olması durumunda zorunlu unsurlara ilişkin vazgeçilmezlik kriterinin katı bir şekilde uygulanmasına gerek olmadığı sonucuna ulaştı. ABAD, önceki Magill ve Bronner kararlarında zorunlu unsurun mutlak bir şekilde “vazgeçilmez” olması şartını ararken, bu yeni karar ile birlikte bir dijital platformun halihazırda üçüncü tarafların erişimine belli bir oranda açık olması durumunda, başka bir tarafça gerçekleştirilen erişim talebinin reddedilmesi halinde katı bir vazgeçilmezlik testinin yapılmasına gerek olmadığını ortaya koydu. Böylece dijital platformlar açısından rekabet otoritelerinin müdahale alanının genişlemiş olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Bununla birlikte ABAD, hakim durumdaki teşebbüslerin platform bütünlüğü, teknik işleyiş ve güvenlik gibi sebeplerle üçüncü taraf erişimini reddedebileceğini kabul etti. Ancak bu tür ret kararlarının orantılı ve net bir biçimde gerekçelendirilmesi gerektiğini vurguladı. Yani hâkim durumdaki teşebbüs, rekabet karşıtı etkileri dengelemek için oldukça somut ve meşru gerekçeler ortaya koymakla yükümlü olacak.
Kararın temel etkisi, dijital platformların üçüncü taraf uygulamalara erişim politikalarında daha titiz ve dikkatli olmalarını gerektirecek olmasıdır. Artık, kısmen açık platformların belli bölümlerine erişimi reddeden teşebbüsler, bu ret kararlarının nedenini detaylı olarak gerekçelendirmek zorunda olacaklar. Bu yeni yaklaşım, dijital platformların uygulayacağı politikaların şeffaflığını ve hukuki olarak hesap verilebilirliğini önemli ölçüde artıracaktır.
ABAD’ın Yeni Yaklaşımı Sonrası Dijital Platformları Ne Tür Rekabet Hukuku Riskleri Bekliyor?
MarketX adında, elektronik ürünlerin satışına odaklanmış ve ilgili pazarda hakim durumda bulunan bir dijital platform olduğunu varsayalım. Bu platform, premium ürün kategorisini (örneğin özel tasarım akıllı telefonlar ve üst segment dizüstü bilgisayarlar) yalnızca kendi satış kanalında sunmakta ve bu alanda üçüncü taraf satıcılara izin vermemektedir. Platformun diğer kategorileri ise (aksesuarlar ve standart elektronik ürünler gibi), üçüncü taraf satıcılara açık olarak faaliyet göstermektedir. Dolayısıyla MarketX, kısmen açık bir platform olarak faaliyetini sürdürmekte ancak belirli ürün gruplarında platformuna üçüncü tarafların erişimini kısıtlamaktadır.
ABAD’ın Android Auto kararı sonrasında, MarketX’in bu seçici erişim politikası hukuki anlamda ciddi bir incelemeye tabi olabilir. Zira bu karara göre, hakim durumdaki teşebbüslerin işlettiği kısmen açık dijital platformlarda, üçüncü taraf erişimine kapalı tutulan alanlar açısından “zorunlu unsur” kriterlerinin daha esnek değerlendirilmesi mümkün hâle geliyor. Böylece, premium kategoride satış yapmak isteyen üçüncü taraflar, MarketX’ten erişim talep eder ve bu talep reddedilirse, MarketX bu reddin objektif, somut ve orantılı gerekçelerini detaylı şekilde ortaya koymak zorunda olacaktır.

Sonuç olarak MarketX gibi hakim durumdaki dijital platformlar, ABAD’ın bu kararından sonra erişim politikalarını çok daha titiz biçimde belirleyecektir. Kısmen açık yapıları nedeniyle, üçüncü tarafların taleplerini reddetme kararları ancak somut gerekçelerle meşrulaştırılabilecektir. Bu yeni hukuki ortamda, MarketX’in şeffaf, objektif ve orantılı politikalar benimsemesi, rekabet hukuku açısından ortaya çıkabilecek riskleri en aza indirecektir.
ABAD Kararı Dijital Pazarlara Yönelik Artan Müdahaleci Yaklaşımın Yeni Bir Boyutu Mu?
ABAD’ın Android Auto kararında benimsediği daha müdahaleci tutumun, rekabet hukukunun geleneksel olarak daha temkinli davrandığı alanlarda—özellikle mülkiyet hakkı, sözleşme serbestisi ve yatırım teşvikleri gibi alanlarda—daha ileri düzeyde müdahalenin meşrulaştırıldığını gösterdiği söylenebilecektir.
Bu bağlamda, Android Auto kararının yalnızca somut bir uyuşmazlık hakkında verilmiş bir karar olmadığı, dijital pazarlar üzerindeki artan regülasyon trendinin yeni bir yönü olduğu söylenebilecektir. Dolayısıyla bu karar, sadece hukukçular için değil, dijital pazarlarda faaliyet gösteren tüm teşebbüsler için stratejik bir uyarı niteliği taşımaktadır: Rekabetin korunması adına, kamusal müdahalenin kapsamı daha da genişlemiştir.
Sonuç
Dijital platformlar açısından rekabet hukuku risklerini yeniden şekillendiren Android Auto kararı, hakim durumdaki teşebbüslerin üçüncü taraflara erişim sağlama konusundaki yükümlülüklerini artırmaktadır. Kararla birlikte, özellikle kısmen açık dijital platformların, erişim kısıtlamalarını ayrıntılı ve somut gerekçelere dayandırmaları hukuki bir zorunluluk haline gelmiştir. Böylece platformların faaliyetlerinde şeffaflık, objektiflik ve orantılılık ilkeleri daha da belirleyici hale gelmiştir.
Bu karar aynı zamanda rekabet hukukunda önemli bir politika tercihini de yansıtmaktadır. ABAD, geçmişte dinamik rekabeti ve mülkiyet hakkını koruma amacıyla oldukça sınırlı uygulanan zorunlu unsur doktrinini, dijital platformlar söz konusu olduğunda daha esnek bir şekilde yorumlamayı tercih etmiştir. Dolayısıyla Android Auto kararı, sadece somut bir uyuşmazlığa ilişkin değil, dijital pazarlarda artan regülasyon trendinin en son halkasını oluşturmaktadır.
Türkiye bağlamında da, Rekabet Kurumu’nun AB içtihatlarını dikkate alarak benzer bir yaklaşım benimsemesi beklenebilecektir. Bu nedenle dijital platformların, erişim politikalarını yalnızca hukuki değil, aynı zamanda stratejik bir perspektifle gözden geçirmeleri, hem hukuki risklerini azaltmaları hem de uzun vadeli sürdürülebilirliklerini sağlamaları açısından kritik önem taşıyacaktır.