Bu yılın başındaki yazılarımızın birinde “Avrupa cezalandırırken Amerika ne yapıyor?” diye sormuştuk. Nihayet Amerikalı teknoloji devlerine yönelik Avrupa’daki rekabet soruşturmalarının rüzgârı kendi topraklarına da ulaştı. 20 Ekim günü Amerikan Adalet Bakanlığı (Department of Justice – DoJ) ve çoğu Cumhuriyetçi 11 eyalet Google hakkında kapsamlı bir şikâyette bulundu. Başkanlık seçimlerine iki hafta kala bu hareketin politik bir yanı olup olmadığı tartışmasını bir kenara bırakırsak, sunulan şikâyette ciddi ve kapsamlı iddiaların yer aldığı görüyoruz. Her ne kadar Avrupa’daki soruşturmaları yakından izleyenler için iddialara kulak aşinalığı olsa da Google’ın Amerika’da ilk defa bu kapsamda bir dava girişimi ile karşı karşıya olduğu unutulmamalı.
Şikâyette ne deniyor?
64 sayfalık şikâyette DoJ ve 11 eyaletin, Google’ın arama ve reklam pazarlarındaki rekabet karşıtı eylemlerinin sonlandırılmasını amaçladığını görüyoruz. Şikâyetin dayanağı olarak ise Google’ın söz konusu pazarlarda rekabeti engellemesi, tüketici seçeneklerini sınırlaması ve daha da önemlisi yenlikleri kısıtlaması gösteriliyor. Mahkemeden Amerikan tüketicileri, reklamcıları ve internet ekonomisindeki diğer şirketlerin iyiliği için önlemler alması isteniyor.
Şikâyette, internet arama ve buna dayalı reklamcılık endüstrisinin nasıl işlediğine dair temel bilgelerin de yer aldığını görüyoruz. Hemen ardından, böyle bir endüstride gerek kullanıcı sayısı gerekse reklam verenler açısından ölçeğin ne denli önemli olduğuna dair tespitler yer alıyor. Yüksek ölçeğin arama sonuçlarının kalitesini yükselttiği ve algoritmalar kullanılarak reklam gelirlerini arttırıp nasıl daha fazla karlılık sağlandığı anlatılıyor. Bu kısımda Google’ın ismi hiç geçmese de okuduğunuz her cümle sizi Google hakkında bir şeyler düşünmeye itiyor.
Google arama hizmetini tüketicilere hangi kanallar ile ulaştırıyor?
Şikâyetin en önemli ve belki de bu davanın ana temasını oluşturacak kısım ise arama hizmetlerinin dağıtımına ilişkin. Google gibi firmaların arama yapan tüketicilere öncelikle bu hizmetlerini ulaştırmaları gerekiyor. Bu da günümüzde o tüketicilerin mobil cihazlarındaki uygulamalara, bilgisayarlarında yer alan internet tarayıcılarına girmekle mümkün olabiliyor. Buna bir de son dönemde internete bağlı cihazların (internet of things – IoT) eklendiğini görüyoruz.
Amerikan tüketicilerinin mobil cihazların yüzde 60’ında Apple iOS, geri kalan yüzde 40’ında ise Android işletim sistemi bulunuyor. Google arama hizmetlerini tüketicilere bu mobil işletim sistemleri üzerinden çeşitli uygulamalar aracılığı ile sunuyor. Ancak sorun şu ki Google’ın Apple ile yılardır süre gelen ve Apple cihazlarda Google’ın varsayılan arama motoru olmasına yönelik bir sözleşmesi var. Cihazlarında Android işletim sistemini kullanan üreticilerle ise Google arama araçlarını yüklemelerini özendiren bir dizi uygulaması var. Şikâyette bu kısım oldukça geniş bir yer kaplıyor.
Ayrıca, bilgisayarlarda kullanılan internet tarayıcıları açısından da Google’ın sahip olduğu Chrome’un pazardaki yüksek payının (yüzde 60) yanı sıra diğer tarayıcılarda da varsayılan olma konusunda sözleşmemelerinin olduğu biliniyor. Tüketicilerin varsayılan tarayıcılarını kolay kolay değiştirme zahmetine girmediği düşünüldüğünde, Google’ın bu eylemleri rakiplerinin etkin ölçeğe erişmelerini engelleyen bir davranış olarak değerlendiriliyor.
Pazar tanımları ve Google’ın bu pazarlardaki konumu nasıl değerlendiriliyor?
DoJ Google’ın pozisyonunu ortaya koyabilmek adına üç farklı ilgili ürün pazar tanımı ile karşımıza çıkıyor. Coğrafi pazar olarak ise sadece Amerika Birleşik Devletleri topraklarını dikkate alıyor.
İlk ilgili ürün pazarı olarak “genel arama hizmetleri pazarı” belirleniyor ve Google’ın rakipleri olarak Bing, Yahoo ve DuckDuckGo gibi arama motorlarından bahsediliyor. Bu pazarın en önemli özelliği olarak, tüketicilerin genel arama hizmetleri sayesinde internetteki geniş bilgi yığınına giriş yapabildiklerine vurgu yapılıyor. Bu pazarda Google’ın yıllar itibariyle istikrarlı bir pazar payı artışı sağladığı değerlendirilerek, 2019 yılında yüzde 88’lik bir paya sahip olduğu belirtiliyor. DoJ, en başta bu istikrarlı pazar payı kazanımına ve daha sonra ölçeğin önemine dikkat çekerek Google’ın bu pazarda tekel gücüne sahip olduğunu iddia ediyor.
Tanımlanan diğer iki ilgili ürün pazarı ise “arama reklamcılığı pazarı” ve “arama metin reklamcılığı pazarı” olarak karşımıza çıkıyor. Bunlardan ilki özel arama reklamlarını da (Google Shopping vb.) kapsayan genel bir kategoriyi içerirken, ikincisinin Google aramalarında organik arama sonuçlarının üzerinde çıkan sponsorlu metin içeriklerini kapsadığı anlaşılıyor. DoJ, yine Google’ın bu pazarlardaki istikrarlı payını ve giriş engellerinin varlığını gerekçe göstererek Google’ın her iki pazar da tekel olduğunu iddia ediyor.
Gelelim Google’a ilişkin rekabet karşıtı davranışlara
DoJ temel olarak, Google’ın söz konusu pazarlardaki tekel konumunu ve bu pazarlardan elde ettiği geliri agresif bir şekilde kullanarak rakiplerine bu pazarları kapadığını ve tekel gücünü koruduğunu iddia ediyor. Bu yolla da Google’ın, tüketicilere ve reklam verenlere zarar verdiğini dile getiriyor.
DoJ, iddialarını iki temel başlık altında sıralamış durumda. Bunlardan ilki Google’ın yaptığı sözleşmeler ile mobil arama hizmetlerini kontrol altında tuttuğuna dair iddia. DoJ, gerek Apple ile yapılan varsayılan arama motoru olmaya ilişkin sözleşmenin, gerekse Android’i cihaz üreticilerine “bedava” olarak sunup onlarla Android ekosisteminde Google arama ürünlerinin hakimiyetini sürdürecek sözleşmeler yapmasının rekabeti kısıtladığını iddia ediyor.
Mobildeki bu davranışların yanı sıra DoJ, Google’ın diğer internet tarayıcılarında varsayılan arama motoru olma yönündeki eylemlerinin de rekabeti kısıtladığını iddia ediyor. DoJ, Google’ın kendi tarayıcısı olan Chrome’ın rakipleri olan Safari ve Mozilla gibi (Microsoft Edge hariç) tarayıcılar ile gelir paylaşım modeline girişmiş olmasını da oldukça sakıncalı buluyor. Bu yolla Google’ın kendisine rakip olabilecek arma motorlarına başarı yolunu baştan tıkandığını iddia ediyor.
Google’ın ayrıca geleceğin arama ortamlarını da domine etmesinden endişe ettiğini belirten DoJ; akıllı saat, akıllı hoparlör, akıllı TV ve internete bağlı otomobiller üzerinden gelecekte daha çok arama yapılabileceğine dikkat çekiyor. Google’ın mevcut veya potansiyel rakipleri benzer yönetimlerle bu pazarlardan dışlayarak kontrol edebileceğine vurgu yapıyor.
DoJ mahkemeden ne bekliyor?
DoJ öncelikle mahkemeden, Google’un söz konusu eylemlerinin temel rekabet yasası olan Sherman Yasası’nın 2. Bölümüne aykırı olduğunun tespitini bekliyor. Sonrasında ise etkili bir şekilde, Google’ın bu eylemlerinin sonlandırmasını istiyor. Bunlardan daha dikkat çekici bir beklenti ise yapısal tedbirler de dahil olmak üzere rekabet karşıtı zararları önleyecek tedbirlerin alınması konusunda. DoJ’in bu beklentisinin Android ve/veya Chrome’un Google’ın da içinde bulunduğu ekonomik bütünlükten ayrılmasını gündeme getirip getirmeyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.