Pandemi nedeniyle daralan talebin, normalleşmeyle birlikte hızlı bir şekilde artmasının etkisiyle son dönemde genel anlamda önemli fiyat artışlarına tanıklık etmekteyiz. Enerji fiyatlarındaki yangını ise, görece soğuk geçen kış koşulları ve Rusya-Ukrayna gerginliği de körüklemekte. Nitekim biz de geçtiğimiz günlerde elektrik fiyatlarındaki artışla ilgili gelişmeleri kaleme almıştık[1]. Bu konuya ilişkin olarak kalem oynatmaya devam ediyoruz zira, üretimdeki temel girdilerden birisi olması ve modern insanın günlük yaşamda enerji tüketimine bağımlılığı göz önüne alındığında enerjinin stratejik bir emtia olarak önemi yadsınamaz. Enerji fiyatlarındaki artış, iklim değişikliği ile mücadele ve bu doğrultuda Paris Anlaşması sonrası verilen küresel taahhütler de göz önünde bulundurulduğunda, sıfır karbon yükümlülüklerinin taahhüt edildiği sürelerde yerine getirilebilmesi için tamamlanması gereken yenilenebilir enerji dönüşümü ve yine buna bağlı olarak ulaşımın elektrifikasyonu gibi hayati konular da maalesef en olumlu ifadeyle yavaşlama sürecine girmiş durumda. Bu nedenle, politika yapıcıların masasında bulunan en sıcak konulardan birisinin enerji fiyatlarındaki artış olduğunu söylemek gerek.
Bu minvalde örneğin Avrupa Birliği’nde, enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklı problemleri çözebilmek için AB Komisyonu üye devletlere enerji fiyatlarına kısa-orta vadede müdahale imkanı sağlayan “Enerji Fiyatları Müdahale Araçlarına” (Energy Prices Toolbox) ilişkin bir düzenleme yayımlamıştı[2]. Bu kapsamda Komisyon, üye devletlere fatura ödemelerinin geçici olarak ertelenmesi, Avrupa Birliği devlet yardımı kurallarına (State-Aid) uygun olarak şirketlere veya endüstrilere yardım sağlanması, enerji piyasasında olası rekabete aykırı davranışların araştırılması gibi seçenekler sunmuştu. Zira, enerji arz güvenliğinin sağlanması tüm ülkeler için en önemli konular arasında geliyor. Arz güvenliği denildiğinde ise; bütçeye uygun (affordable), güvenli (secure) ve sürdürülebilir (sustainable) kaynaklardan enerji üretimi ve tedariki yapılması gerekiyor.
Küresel enerji fiyatlarında yaşanan krizin ülkemize de sirayet etmesi ve son dönemde yaşanan kur dalgalanmaları ile küresel krizin etkisinin ülkemizde artması üzerine yasa koyucu konuya kayıtsız kalamayarak 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nda (“Kanun”) geçtiğimiz günlerde bir değişiklik yapmak suretiyle, sektörel düzenleyici kurum olan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (“EPDK”) yetkilerini genişletti[3].
Buna göre EPDK Enerji Bakanlığı’nın da uygun görüşlerini almak suretiyle, ulusal veya uluslararası piyasalarda:
- Elektrik enerjisi üretimine girdi olan emtia fiyatlarının ve/veya kaynak maliyetleri arasındaki farkların makul olmayan artışları nedenleriyle,
- Arz güvenliğinin ve/veya tüketicilerin korunması amacıyla,
- Elektrik enerjisinin üretim maliyetleri dikkate alınarak,
- Her seferinde altı ayı geçmemek üzere,
- Kurum tarafından kaynak bazında tüketiciyi ve/veya maliyeti yüksek üretimi destekleme bedeli belirlenebilecek
- Bu bedel, üretim maliyeti düşük üreticiden karşılanacak
- Elde edilen gelir, arz güvenliğinin, maliyeti yüksek üretimin ve/veya tüketicilerin desteklenmesi amacıyla kullanılacak.
Nitekim EPDK, bu yeni yetkisini “Kaynak Bazında Destekleme Bedelinin Belirlenmesine ve Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esasları” (“Karar”) belirlemek suretiyle hiç vakit kaybetmeyerek kullanmıştır[4]. Söz konusu Karar daha üzerinden iki hafta geçmeden EPDK tarafından yeni bir kararla revize edilmiştir[5].Peki bahse konu Karar neler getiriyor ve hukuken karşımıza ne gibi sorular çıkarıyor?
Kapsam
Destekleme bedeli ödeme yükümlülüğünün kişi yönünden kapsamı Kanun’da “üretim maliyeti düşük üreticiler” olarak belirtilmekle yetinilmiştir. Buna mukabil, EPDK’nın ilgili kararı lisanslı üretim tesislerini kapsamakla birlikte, aşağıdaki koşulları sağlayanlar söz konusu Karar’ın kapsamı dışında bırakılmıştır:
- YEKDEM kapsamındaki üretim tesisleri
- Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nin (“EÜAŞ”) portföyünde yer alan üretim tesisleri
- EÜAŞ ile doğrudan veya tedarikçi üzerinden dolaylı olarak enerji satış anlaşması yapmış olan üretim tesislerinin anlaşmaya konu satış miktarları
- 8/3/2022 tarihinden önce; Vadeli Elektrik Piyasasında gerçekleşen ve destekleme bedeline konu uygulama süresindeki teslimat dönemlerini içeren satış yönlü net pozisyonlara ilişkin üretim tesisi bazında bildirilen miktarları.
Bununla birlikte, her ne kadar konuyla ilgili olarak kanunda verilen yetkinin verginin yasallığı ilkesi başta olmak üzere Anayasaya uygunluğu tartışmalı olsa da yetkinin genişliği göz önünde bulundurulduğunda EPDK’nın “kaynak bazında destekleme bedeli” yükümlülerini genişletebilme ihtimali de bulunmakta. Bu durum, elbette hukukî belirlilik ilkesi bağlamında birçok soru(n) ortaya çıkarıyor. Ayrıca her ne kadar bizatihi sorunun kendisi başka bir detaylı çalışmanın konusu olmayı hak ediyorsa da kısaca belirtmek gerekirse; mülkiyet hakkının sınırlanması sonucunu doğuran bir düzenlemenin kişi yönünden kapsamının genel düzenleyici işlemle belirlenmesine cevaz veren Kanun değişikliğinin AİHS/Anayasa ve kanun yapma tekniği bakımından irdelenmesi gerekiyor.
Bu noktada dikkati çeken bir diğer husus ise, kapsam dışında tutulan ilk iki kategorinin tesis bazlı olmasına karşılık üç ve dördüncü kategorinin satış miktarlarına ilişkin olması
Ön Koşullar
Destekleme bedeli uygulaması bazı ön koşullara bağlı kılınmış durumda. Buna göre öncelikle ulusal veya uluslararası piyasalarda elektrik enerjisi üretimine girdi olan emtia fiyatlarında ve/veya kaynak maliyetlerinde “makul olmayan” artışlar olması gerekmekte. Bu “makul olmayan” artışların,
- Arz güvenliğini olumsuz etkileyeceğinin Bakanlık tarafından tespit edilerek Kuruma bildirildiği ve/veya,
- Tüketicileri olumsuz etkileyeceğinin Kurum tarafından tespit edildiği durumlarda Bakanlığın görüşü alınarak
altı aylık bir süre için destekleme bedeli uygulaması yapılabilecek.
Burada dikkat çeken husus, makul olmayan artışlar nedeniyle tüketicinin olumsuz etkilendiği durumların Bakanlık tarafından tespit edilemeyeceği, buna mukabil arz güvenliğinin olumsuz etkilendiği durumların ise EPDK tarafından tespit edilemeyeceği gibi bir durum ortaya çıkmasıdır. Aksi halde, yapılacak işlemin usul yönünden hukuka aykırı olma ihtimali bulunmaktadır.
Nitekim, EPDK bu yetkisini kullanarak 01.04.2022 tarihinden itibaren altı ay süre ile tüketiciyi ve/veya maliyeti yüksek üretimi destekleme amacıyla “destekleme bedeli uygulanmasına karar vermiştir[6].
Azami Uzlaştırma Fiyatının Hesaplanması
Destekleme bedelinin hesaplanmasında “azami uzlaştırma fiyatı” ve “destekleme bedeli olmak üzere iki kavram karşımıza çıkıyor. Buna göre, “azami uzlaştırma fiyatı” kaynak türleri için üretim maliyetleri göz önüne alınarak EPDK tarafından belirlenecek, birden çok kaynaklı tesislerde ise, ana kaynak için belirlenen “azami uzlaştırma fiyatı” esas alınacak.
Bu belirlenen bedel enerji üretimine girdi olan emtia fiyatları, enflasyon ya da döviz kuru parametrelerinden biri veya birden fazlasına ilave olarak Kurul tarafından uygun görülen diğer parametreler dikkate alınarak güncellenecek. Bu noktada belirtmek gerekir ki yine özellikle uzlaştırma bedelinin nasıl güncelleneceğine ilişkin çok geniş ve belirsiz bir hareket kabiliyeti EPDK’ya tanınmış durumda. Azami uzlaştırma fiyatlarını EPİAŞ EPDK’nın belirleyeceği güncelleme oranında aylık olarak güncelleyerek uygulayacak. Bu kapsamda, EPDK 29 Mart 2022 tarihli toplantısında azami uzlaştırma fiyatlarını doğal gaz santralleri ve ithal kömür santralleri için (MW başına) 2500 TL, diğer santraller için 1200 TL olarak belirledi.
Destekleme Bedelinin Hesaplanması
Destekleme tabii ki bedeli düşük maliyetli elektrik üretimi yapanlar için bir mali yük olarak karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan vergi benzeri bir yükümlülük olduğu ve vergilerin ancak kanun ile koyulabileceği ileri sürülebilir. Konuyla ilgili bu çekincemizi belirttikten sonra kısaca ana hatları ile bu bedelin nasıl hesaplanacağını açıklayalım.
Ödenmesi gereken destekleme bedeli, yükümlünün “destekleme bedeline esas veriş miktarı” (üretilip sisteme verilen elektrikten varsa öz tüketim miktarları ve yine varsa EÜAŞ ile doğrudan veya tedarikçi üzerinden dolaylı enerji satış sözleşmesine konu enerji miktarı düşüldükten sonra kalan miktar) ile piyasa takas fiyatı veya ikili anlaşmalar ile belirlenen sabit fiyat ile azami uzlaştırma fiyatı arasındaki farkın çarpımı ile bulunacaktır. Bulunan bu bedel EPİAŞ tarafından düzenlenecek faturada “destekleme bedeli borç tutarı” olarak yer alacaktır.
Toplam destekleme bedeli borç tutarı ise, tüm piyasa katılımcıları için hesaplanan “destekleme bedeli borç tutarının” toplamından müteşekkildir. Bu bedel EPİAŞ tarafından arz güvenliğini teminen öncelikle maliyeti yüksek üretim tesisi sahibi piyasa katılımcılarına üretim destekleme tutarı olarak yansıtılacak. EDPK Kararı uyarınca desteklenecek üreticiler; azami uzlaştırma fiyatının, uzlaştırma dönemi bazında “Gün Öncesi Piyasasında ve Dengeleme Güç Piyasasında Asgari ve Azami Fiyat Limitlerinin Belirlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar” uyarınca belirlenen azami fiyat limitinden yani 2500 TL/MWh’den büyük olanlardır[7].
Alınacak destekleme bedeli, lehtarın “uzlaştıramaya veriş miktarı” (EÜAŞ ile doğrudan veya tedarikçi üzerinden dolaylı enerji satış sözleşmesine konu enerji miktarı düşüldükten sonra kalan miktar) ile azami uzlaştırma fiyatı ile piyasa takas fiyatı ile arasındaki farkın çarpımı ile bulunacaktır. Bulunan bu bedel EPİAŞ tarafından düzenlenecek faturada “destekleme bedeli alacak tutarı” olarak yer alacaktır.
Burada belirtilmesi gereken bir diğer önemli husus ise, maliyeti yüksek üretim tesislerinin desteklenmesi sonrasında kalan tutar, görevli tedarik şirketlerinin Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği uyarınca;
- Serbest olmayan tüketicilerin,
- Tedarikçisini seçmemiş serbest tüketicilerin,
- Son kaynak tedariki kapsamındaki serbest tüketicilerin
- Serbest ve serbest olmayan tüketicilerden yenilenebilir enerji kaynaklarının desteklenmesi amacıyla belirlenen tarifeler üzerinden enerji temin etmek isteyen tüketicilerin
uzlaştırmaya esas çekiş miktarları oranında yansıtılacak olmasıdır.
Değerlendirmemiz
Özetle ifade etmek gerekirse yapılan düzenleme ile, YEKDEM kapsamında olmayan yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi yapan tesislerin elde edeceği gelirle temelde termik santraller, doğalgaz çevrim santralleri ve görevli tedarik şirketlerinin sübvanse edilmesi beklenmektedir.
Yapılan bu düzenlemenin bazı hukuki problemleri de beraberinde getireceğini öngörmekteyiz. Öncelikle, uygulama ile desteklenen elektrik üretim santrallerin birincil enerji kaynaklarının fosil yakıtlar olacağı düşünüldüğünde, geçtiğimiz yıl onayladığımız Paris Anlaşması ve bu doğrultuda Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edilen 2053 yılı için net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmak zorlaşacaktır. Ortaya çıkabilecek bir diğer önemli hukuki problem ise, yapılan düzenlemenin gerek Enerji Şartı Anlaşması gerekse “ikili yatırım anlaşmaları” kapsamında ülkemizde elektrik üretim sektörüne yatırım yapmış olan yabancı yatırımcıların, uluslararası yatırımların korunması hukuku bağlamında uluslararası tahkime başvurmaları riskidir.
Son olarak, bu düzenleme ile söz konusu çapraz sübvansiyona kaynaklık edecek üreticilerin ve onlara yatırım yapan ve tesisin ekonomik ömrü boyunca belirli bir geri dönüş bekleyen yatırımcıların uykularının kaçtığını, yatırım kararının alınması aşamasında yaptıkları fizibilite çalışmalarında bu tür düzenlemelerin gerçekleşme olasılığını haliyle dikkate almadıkları için hayal kırıklığına uğradıklarını söyleyebiliriz. Zaten vergi benzeri bir etki yapacak bu tür düzenlemelerin yürütme değil de yasama eliyle yapılması gerekliliği de bu sebepten kaynaklanmıyor mu?
[1] Ardıyok, Ş., Kıl, İ. F. ve Yaldır, B. N., Tehlike Anında Camı Kırınız: Elektrik Piyasasında Son Dönemde Yapılan Tarife Düzenlemeleri, 17 Mart 2022, https://www.rekabetregulasyon.com/tehlike-aninda-cami-kiriniz-elektrik-piyasasinda-son-donemde-yapilan-tarife-duzenlemeleri/ Erişim Tarihi: 18.03.2022
[2] https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/IP_21_5204 Erişim Tarihi: 18.03.2022.
[3] 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesine 05.03.2022 gün ve 7381 sayılı Kanun’nun 27.maddesi ile eklenen Ek -11’nci fıkrası.
[4] EPDK’nın 18 Mart 2022 tarihli ve 31782 sayılı Resmi Gazete yayımlanan ve 01.04.2022 tarihinde yürürlüğe girecek 13/03/2022 tarihli ve 10866 sayılı Kurul Kararı.
[5] EPDK’nın 30 Mart 2022 tarihli ve 31794 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 29/03/2022 tarihli ve 10887 sayılı Kurul Kararı.
[6] EPDK’nın 30 Mart 2022 tarihli ve 31794 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 29/03/2022 tarihli ve 10888 sayılı Kurul Kararı.
[7] EPDK’nın 30 Mart 2022 tarihli ve 31794 sayılı Resmi Gazete yayımlanan 29/03/2022 tarihli ve 10890 sayılı Kurul Kararı.