İngiltere’de, inovasyonu teşvik etmek ve özellikle yeni teknolojilerin halka daha hızlı ulaşmasını sağlamak amacıyla Düzenleyici İnovasyon Ofisi (“RIO”) yeni bir nev’i düzenleyici kurum kurdu. RIO, mevcut regülasyonların yarattığı bürokratik engellerin inovasyonu en fazla sekteye uğrattığı sektörlerde, yeniliklerin daha hızlı hayata geçmesi için uygun ortam yaratmayı hedefliyor. RIO’nun kurulmasındaki temel amaç, belirli alanlarda bürokrasiyi azaltıp, düzenleyici süreçleri hızlandırarak, piyasa oyuncularının yeni ürün ve hizmetleri daha kolay piyasaya sürmelerine yardımcı olmayı hedefliyor.
Peki RIO’nun odağındaki sektörler neler olacak, bu kurum nasıl çalışacak ve pratikteki ne gibi etkiler doğuracak? Bu yazıda bu sorulara cevap vereceğiz.
RIO’nun Odağındaki Sektörler
RIO, temel olarak, hızla büyüyen ve inovasyonlarla şekillenen dört teknoloji pazarında faaliyet gösterecek. Bu pazarlar; biyolojiyi mühendislik prensipleriyle birleştirerek canlı sistemleri ve organizmaları inceleyen ve onları insan yararına değiştiren bir bilim ve teknoloji alanı olan biyomühendislik, uzay, sağlıkta yapay zekâ ve dijital teknolojiler ve bağlantılı ve otonom teknolojiler olarak sıralanıyor.
Bahse konu bu dört pazarın ortak özelliği, inovasyon kaynaklı toplumsal refah artışı ile bilinmezlik ve öngörülemezlik kaynaklı güvenlik endişeleri bakımından barındırdıkları çelişkiler. Bu pazarların her biri, günlük hayatımızı ve hatta insanoğlunun bilinen sınırlarını dramatik şekilde değiştirebilecek yenilikler vaat ediyor. Ayrıca bu yeniliklerin gerçekleşmesine yönelik adımlar da hızla atılıyor. Öte yandan, vaat edilen bu yeni dünyanın heyecan verici olduğu kadar korkutucu olduğu ve bu bilinmezliğin insanlar üzerinde yarattığı tedirginliğin, devletleri korumacı davranmaya ittiği de bir gerçek. Gelinen noktada, korumacı regülasyonların hızla biriken inovasyonlar ile vatandaşlar arasında adeta bir baraj görevi gördüğünü ve RIO’nun da bu barajın kapaklarını mümkün olan en kontrollü biçimde açmayı hedefleyen bir araç olduğunu söylemek mümkün.
RIO Nasıl İşleyecek
RIO’nun birincil öncelikleri şu şekilde tanımlanıyor; biyomühendislik alanında yeni ilaçlar, biyoyakıtlar ve sürdürülebilir malzemeler gibi alanlarda inovasyonu desteklemek, uzay alanında uydu teknolojileri, uzay turizmi ve uzay araştırmalarındaki gelişmeleri hızlandırmak, sağlıkta yapay zeka ve dijital teknolojiler alanında yapay zeka destekli teşhis araçları, kişiselleştirilmiş tıp ve dijital sağlık hizmetlerindeki yenilikleri kolaylaştırmak ve bağlantılı ve otonom teknoloji alanında otonom araçlar, drone’lar ve akıllı şehirler gibi alanlarda gelişmeleri desteklemek.
Bu hedeflere ulaşmak için RIO üç basamaklı bir yaklaşım izleyecek. Bu çerçevede; inovasyonu engelleyen düzenleyici engeller tespit edilecek, yenilikçi ürün ve hizmetlerin piyasaya sürülmesi için gereken onay süreçleri hızlandırılacak ve yeni teknolojilere uyum sağlamak için mevcut düzenlemeler gözden geçirilerek bunların güncellenmesi için adımlar atılacak.
Bir yandan inovasyonların önü açılırken, diğer taraftan da kontrolsüz gelişmelerin önüne geçebilmek adına RIO’nun “regulatory sandbox – düzenleyici kum havuzu” yaklaşımını sıkça benimsemesi ve bu sayede şirketlerin yeniliklerini sınırlı ölçekli gerçek dünya kurgularında test etmesinin önünü aşması bekleniyor. Regulatory sandbox yenilikçi ürün, hizmet veya iş modellerinin yasal çerçevede test edilmesi için oluşturulan kontrollü bir ortam olarak tanımlanabilir. Özellikle fintech, sağlık teknolojisi, yapay zeka gibi hızla gelişen ve henüz kapsamlı düzenlemelere tabi olmayan sektörlerde tercih edilen bir yöntemdir. Bu kavram, regülatör kurumların inovasyonları daha iyi anlamalarına olanak tanırken, şirketlerin yeni çözümlerini piyasaya sürmeden önce yasal riskleri ve uyumluluk sorunlarını test etmelerine yardımcı olur.
Hemen belirtmek gerekir ki, İngiltere, RIO ile düzenleyici inovasyon alanında önemli bir adım atmış olsa da bu alanda benzer girişimlerde bulunan başka ülkeler de var. Örneğin, Singapur, Avustralya ve Kanada gibi ülkeler, fintech ve diğer bazı alanlarda kum havuzu yaklaşımını benimseyen programları uygulayarak inovasyonu teşvik ediyorlar. Ancak RIO’nun, odağındaki sektörlerin kapsamının genişliği ve bahse konu inovasyonların insan hayatı üzerindeki etkilerinin büyüklüğü sebepleriyle, diğer örneklerden ayrıştığını söylemek de yanlış olmayacaktır.
RIO’dan Beklenen Pratik Faydalar
RIO’nun hem şirketler hem de tüketiciler açısından faydalı olması bekleniyor. Şirketler bakımından beklenen faydalar daha hızlı ürün ve hizmet lansmanı, düzenleyici belirsizliklerin azalması, ar-Ge yatırımlarının artması ve küresel rekabet gücünün yükselmesi olarak sıralanıyor. Tüketiciler için ise yeni ve gelişmiş teknolojilere daha hızlı erişim, daha iyi ve daha uygun fiyatlı ürün ve hizmetler ve yaşam kalitesinde artış beklenen faydalar arasında sayılıyor.
RIO sayesinde, İngiliz ekonomisinde teknoloji odaklı büyümenin hızlanması, yeni iş alanları yaratılması, yeni teknolojiler sayesinde iş süreçlerinin iyileşmesi ve verimliliğin artması bekleniyor. Ayrıca RIO sayesinde bürokrasi kaynaklı belirsizliklerin azalması ve böylece yabancı yatırımların da ülkeye çekilmesi hedefleniyor.
Sonuç
RIO, İngiltere’nin inovasyon liderliğini güçlendirmek ve ekonomik büyümeyi desteklemek için önemli bir adım. Ofisin başarısı, İngiltere’nin gelecekteki rekabet gücü ve refahı için büyük önem taşıyor. RIO’nun şeffaf, hesap verebilir ve esnek bir şekilde çalışması, inovasyon ekosisteminin tüm paydaşlarının güvenini kazanması ve potansiyel riskleri etkin bir şekilde yönetmesi gerekiyor.
Türkiye’nin de dinamik piyasa ihtiyaçlarına uyum sağlama konusunda RIO modelinden çıkarabileceği pek çok ders var. Mevcut durumda, Türkiye’de henüz tam olarak oturmuş bir “düzenleyici etki analizi” sürecinin olmaması, düzenleyici kurumların piyasa ihtiyaçlarına esneklikle yanıt verilmesini zorlaştırabiliyor. Özellikle bilinmezliğin yüksek olduğu ve potansiyel riskler taşıyan alanlara fazlaca müdahaleci bir yaklaşım benimsenmesi ise inovasyonu baskılayarak, ekonomik ve kültürel gelişmeye zarar verebiliyor. Bu durum, ülkenin küresel rekabet avantajının kaybedilmesine ve yenilikçi fikirlerin hayata geçme sürecinin yavaşlamasına neden olabiliyor. RIO modeli, Türkiye’de; regülasyonların etkilerinin daha titiz bir şekilde analiz edildiği, inovasyonun ön plana alındığı ve piyasa dinamiklerinin merkeze oturtulduğu bir düzenleyici çerçeve oluşturularak, inovasyon yoğun alanlarda kamu ve özel sektör arasındaki işbirliğinin kuvvetlendirilmesi için iyi bir örnek teşkil edebilir.
Türkiye’de bu tür bir düzenleyici yaklaşım, yalnızca ekonomik büyümeyi hızlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda küresel rekabet gücünü artırarak daha sürdürülebilir bir büyüme modeli sağlayabilir. Yenilikçi sektörlerin gelişimini destekleyen, esnek ve etkili bir düzenleyici yapı Türkiye’nin rekabet avantajını artırabilir ve geleceğe yönelik güçlü bir yatırım ortamı sunabilir. Ülkemizde yerli ve yabancı yatırım ihtiyacının ciddi derecede arttığı ve ekonomik koşulların yakın zamanda bu tip yatırımları için daha elverişli hale gelebileceği dikkate alındığında, söz konusu yatırımlar için en az ekonomik ortam kadar önemli olan düzenleyici çerçevenin de bir an önce gözden geçirilmesi Türkiye’ye büyük bir fayda sağlayabilir. Güvenlikçi ve korumacı politikalar ışığında şekillenen kısıtlama odaklı düzenleyici yaklaşımın yerine RIO modelindeki gibi inovasyon dostu, yeniliğe açık, hukuki belirliliği arttırıcı ve özellikle ekonomideki rolü giderek artan yüksek teknoloji temelli alanlarda yatırımcı yanlısı bir çerçevenin hayata geçirilmesi, Türkiye’deki dijital dönüşüm hedeflerinin gerçekleşmesine de katkı sağlayacaktır.