Emin Köksal & Armanç Canbeyli & Büşra Nazlı Yaldır
Brian De Palma’nın 1987 yapımı “The Untouchables” filmini izleyenler, Sean Connery tarafından canlandırılan ikonik Jim Malone karakterini hatırlayacaktır. Tavizsiz bir kanun adamı olan Malone, genç meslektaşı Eliot Ness’e (Kevin Costner) Şikago’nun acımasız sokaklarında nasıl hayatta kalacağını anlatırken; “Onlar sana bıçak çekerse sen onlara silah çekeceksin…” demişti. “Şikago Yöntemi” olarak da adlandırılan bu yaklaşım, sinema tarihinin en akılda kalıcı replikleri arasında yerini aldı.
Kısasa kısas kültürüne dayanan bu yöntem, caydırıcı güç sahibi olmanın, bu gücü kullanmadan dahi bazı sorunları çözebilecek olması esasına dayanıyor. Film tarihini bir köşeye bırakacak olursak, bu yaklaşımın Amerika Birleşik Devletleri’nin (“ABD”) uluslararası ekonomi ve yasama siyaseti kültüründe de derin izleri olduğunu görüyoruz. Gerek iktisadi gücü gerekse ticaret hacmi açısından dünya ekonomisinin önemli aktörlerinden olan ABD’nin, bu gücünü kullanarak dış ticareti şekillendirecek hamleler yapmasına yabancı değiliz[1].
Bu yaklaşımın sergilendiği en güncel örnek ise Dijital Hizmet Vergisi (Digital Services Tax – “DHV”) olarak karşımıza çıkıyor. Dijital hizmetlerin gittikçeönem kazanıp uluslararası ticarete karakterini veren bir kuvvet durumuna gelmesinin ardından, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler, bu hizmetleri sunan firmaların vergilendirilmesi için DHV mevzuatlarını devreye sokmuştu. Dijital dünyada başı çeken ve bu tür vergilerin doğal muhatabı olan firmaların genellikle ABD menşeili olmasından hareketle bu durumu bir tür ayrımcılık olarak değerlendiren ABD ise vakit kaybetmeden karşı hamlesini yapmış ve DHV düzenlemelerine ilişkin soruşturma başlatmıştı. Şimdi ise bu soruşturma neticesinde alınan yaptırım kararı açıklandı[2].
ABD Ticaret Temsilciği (U.S. Trade Representative, “USTR”) ofisinin yaptığı açıklamaya göre Türkiye, Birleşik Krallık, İtalya, İspanya, Avusturya ve Hindistan’dan ithal edilen belirli ürünlere %25 oranında ek vergi getirilirken, bu verginin 180 günlük bir askı süresinin ardından uygulamaya konulacağı belirtildi. Askı süresi uygulanmasının sebebi olarak ise uluslararası vergi meselelerine yönelik müzakerelerden elde edilebilecek olası uzlaşma senaryoları gösteriliyor. Bu süre zarfında DHV uygulanmasından vazgeçen ülkelerin ise USTR’ın getirdiği ek verginin kapsamında çıkartılması söz konusu.
Türkiye’den ithal edilen ve yaptırım kapsamında olan ürünler arasında halı, çarşaf ve yastık kılıfları, işlenmiş anıtsal veya yapı taşları, seramik duvar ve kaldırım taşları, mozaikler, porselen ve çiniler ve bazı ziynet eşyaları ile imitasyon takılar bulunuyor. USTR, 180 günlük süreyi isterse yeniden yayınlayacağı bir bildiri ile kısaltıp, yaptırımları derhal uygulama imkânına da sahip. Nitekim USTR temsilcisi Katherine Tai de konuya ilişkin yaptığı açıklamada, ek vergi uygulamasının “müzakerelerin ilerleme kaydetmeye devam etmesi için zaman sağladığını” belirterek uzlaşma kapısını aralık bırakıyor.
ABD ile gelinen son nokta bu olmakla birlikte, bundan sonra olacakları değerlendirebilmek için sürecin gelişimini incelemenin de faydalı olacağını düşünüyoruz. Nitekim bu gelişmeler esasında bir yıl kadar öncesine dayanıyor[3]. Ek vergi yaptırımının kapsamına geçmeden evvel gelin soruşturma sürecine kısaca birlikte de göz atalım.
USTR Madde 301 Soruşturması
2 Haziran 2020 tarihinde USTR, dijital ekonomiyi vergilendirmeyi amaçlayan veya bu yönde hüküm getiren 10 farklı yasal düzenlemeye karşı soruşturma başlatmıştı[4]. Ocak 2021’de, Türkiye’nin yanı sıra aralarında Birleşik Krallık, İspanya, İtalya, Avusturya ve Hindistan’ın yer aldığı 6 ülkenin DHV düzenlemelerinin dijital ekonomide faaliyet gösteren Amerikan şirketlere karşı ayrımcılığa sebep olduğuna ve uluslararası vergi ilkeleri ile uyumlu olmadığına kanaat getirilmişti[5]. USTR Mart 2021’de bu 6 ülkeye karşı uygulamayı planladığı ek vergi yaptırımını açıklamış[6] ve akabinde yedi adet dinlenilme toplantısı gerçekleştirmişti. Türkiye’ye karşı yaptırım önerisine ilişkin duruşma metnine buradan ulaşabilirsiniz.
Bu aşamada, ABD’nin ek vergi yaptırımını dayandırdığı 1974 tarihli Ticaret Kanunu madde 301’in (Section 301 of the Trade Act of 1974) nasıl bir kapsama sahip olduğu sorusu akıllara geliyor. Madde 301’i bu açıdan incelediğimizde, USTR’nin makul olmadığı, ayrımcılık içerdiği ve Amerikan ticaretini kısıtladığı gerekçeleriyle soruşturma açabileceği yabancı ülke kanunlarını, politikalarını ve uygulamalarını esas aldığını görüyoruz. Bu doğrultuda soruşturma kapsamında Türkiye’nin DHV yasası incelenmiş ve bir dizi bulgular ortaya çıkarılmıştı.
USTR kapsamlı soruşturma süreci sonrası Türkiye’nin DHV’sinin makul olmadığı, Amerikan ticaretine yük getirdiği ve kısıtlamaları artırdığı sonucuna varmıştı. DHV kapsamındaki hizmetlerin seçimi nedeniyle ABD şirketlerine karşı ayrımcılık içinde olduğu, şirketlerin gelirleri yerine hasılatlarına göre vergilendirilmesi ve ülke dışında uygulanmasının uluslararası vergilendirme ilkelerine aykırı olduğu da yine tespitler arasında yer alıyordu.
USTR’nin soruşturma kapsamında uygulamaya koyacağı ek vergiye ilişkin değerlendirmelerimizden önce, bu vergiye esas oluşturan ülkemizdeki DHV uygulamasının kapsamını da kısaca hatırlamakta fayda var.
Türkiye’de Dijital Hizmet Vergisi
Ülkemizde dijital hizmet vergisi, 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile düzenleniyor. Vergi uygulaması, 20 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Dijital Hizmet Vergisi Uygulama Genel Tebliği ile 1 Mart 2020’den itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girmişti.
Düzenleme dijital reklamcılık, dijital içerik satışları ve dijital platform hizmetleri de dâhil olmak üzere Türkiye’de sunulan çok çeşitli dijital hizmetlerden elde edilen hasılatı (revenue) vergilendiriyor. Mevcut vergi oranı %7,5 olmakla beraber, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını bu oranını %15’e kadar artırma veya %1’e kadar indirme konusunda tek taraflı yetkisi bulunuyor. Düzenleme yalnızca ilgili dijital hizmetlerden (i) Türkiye’de en az 20 milyon TL ve (ii) küresel olarak 750 milyon Euro gelir elde eden şirketler için geçerli oluyor.
ABD’nin Ek Vergi Yaptırımı
Madde 301 soruşturmasının başlatıldığı tarihi izleyen 1 yıl içinde USTR temsilcisinin soruşturma bulgularıyla paralel olarak herhangi bir aksiyon alınıp alınmayacağı, alınacaksa bunun nasıl bir yaptırım olacağına dair bir karar vermesi gerekiyordu. Bu doğrultuda 2 Haziran 2021’de USTR temsilcisi Türkiye’den ithal edilen ve bildiri ekinde sıralanan belirli mallar üzerinden %25 oranında vergi alınmasına karar verdi. Bahsi geçen malların 2019 takvim yılı için tahmini ticari değeri yaklaşık 310 milyon Dolar’a tekabül ediyor.
Ek vergilerin uygulanacağı ticari kapsam belirlenirken Türkiye’nin DHV’si kapsamındaki dijital işlemlerin değeri ve Türkiye’nin ABD şirketlerine uyguladığı vergi miktarı dikkate alındı. ABD’nin bu yaklaşımı ek vergi yaptırımının vergisel adalet temelinden yoksun olduğunu ve salt ekonomik çıkarlara hizmet ettiğini göstermektedir. Ne var ki, Türkiye’nin DHV’sinin dayanağı dijital hizmet sektöründe faaliyette bulunan işletmelerin, faaliyette bulundukları ülkelerin kamu gelirlerine adil bir katkı sağlamaları gerektiği kabulüne karşılık bu alanda yaşanan hızlı gelişmelere ülkelerin aynı hızda yanıt verememesi ve tüm dünyada ortak bir vergilendirme rejiminin oluşturulamamasıdır.
Bir Adım İleri: G7 Zirvesi
Uluslararası vergi meselelerinin de konuşulacağı G20 Zirvesi öncesinde, 5 Haziran 2021 tarihinde Londra’da G7 zirvesi gerçekleşti. ABD’nin ek vergi yaptırımlarına tanıdığı askı sürecinde uzlaşmaya varılmasını umduğu hususlar açısından G7 zirvesi önem taşıyordu.
G7 ülkelerinin maliye bakanları, çokuluslu şirketlerden en az %15 vergi alınması hususunda uzlaşmaya vardı. Bu uzlaşma, OECD’nin hazırladığı uluslararası vergi reformu önerisine dayanıyor. Bu reform önerisi (i) merkezi faaliyet ülkesi dışında olan çokuluslu şirketlerin vergilendirilmesini ve (ii) çokuluslu şirketlere uygulanacak ortak küresel vergi oranını öngörüyor. Küresel vergi oranı uzlaşısı G7 bünyesindeki Birleşik Krallık ve İtalya’yı da hedef alan USTR ek vergisinin kaderini nasıl etkileyeceğine ilişkin soru işaretlerine sebep oldu.
Türkiye açısından da önem arz eden küresel vergi oranı mutabakatının, Temmuz ayında gerçekleşecek G20 zirvesi öncesi yapıcı bir atmosfer yarattığı söylenebilir. Gelişmelere ilişkin değerlendirmelerimiz için takipte kalın.
[1] ABD’nin uluslararası ticaretteki etkisine ilişkin bazı güncel yazılarımız için bakınız: “Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi’nin Kriterleri Fazla mı Genel?: ABD, Türkiye ve Hindistan Ekseninde Uluslararası Ticaretin Seyri” ve “Avrupa Birliği ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Neler Oluyor: Airbus Davası Ekseninde Gümrük Düzenlemeleri ve Uluslararası Ticaretin Seyri”
[2] https://ustr.gov/about-us/policy-offices/press-office/press-releases/2021/june/ustr-announces-and-immediately-suspends-tariffs-section-301-digital-services-taxes-investigations , Erişim Tarihi : 6 Haziran 2021.
[3] Konuya ilişkin önceki değerlendirmelerimize buradan ulaşabilirsiniz.
[4] https://ustr.gov/sites/default/files/enforcement/301Investigations/DST_Initiation_Notice_June_2020.pdf , Erişim Tarihi: 6 Haziran 2021.
[5] Türkiye hakkında hazırlanan rapor için bakınız: https://ustr.gov/sites/default/files/enforcement/301Investigations/Report%20on%20Turkey%E2%80%99s%20Digital%20Services%20Tax.pdf , Erişim Tarihi: 6 Haziran 2021.
[6] Türkiye’ye uygulanması planlanan ek vergi kararı için bakınız: https://ustr.gov/sites/default/files/enforcement/301Investigations/Proposted_Action_Turkey_FRN_March.pdf , Erişim Tarihi: 6 Haziran 2021.