Teknolojideki hızlı gelişim ve elektrik depolama faaliyetlerine ilişkin yapılan AR-GE çalışmaları neticesinde elde edilen sonuçlar bugün bizleri, elektrik şebekesinin yönetimine ilişkin olarak bir paradigma değişikliğinin eşiğine getirmiştir. Elektriğin mevcut elektrik piyasasına yön veren en önemli karakteristik özelliklerinden bir tanesi tarihe karışmak üzere: Elektriğin depolanamayan bir mal olması.
Hakikat şu ki, mevcut elektrik sistemlerinin kurgusu elektrik enerjisinin depolanamaması üzerine kurgulanmıştır. Ancak, bu kurgu yakın zamanda değişime mahkum. Zira, elektrik enerjisini uzun vadeli, ekonomik ve yaygın bir şekilde depolamaya imkan verecek Enerji Depolama Sistemlerinin gelişmesinde nefes kesici ilerlemeler kaydedilmekte. Bizim de bu gelişmelere kayıtsız kalmayarak gerekli yasal altyapıyı sağlamamız ve gerekiyorsa bu çalışmaları teşvik ed ecek düzenlemeleri bir an evvel hayata geçirmemiz elzem.
Elektrik talebinin gün içerisinde ve mevsimsel olarak önemli boyutlarda değişkenlik göstermesi toplum üzerinde çok ciddi maliyetler doğurmaktadır. Öyle ki, bazı yazarlar elektrik hizmetinin kamu hizmeti sayılmasının temelinde, piyasanın elektrik üretmeyi çok maliyetli bulduğu marjinal talep anlarında dahi elektriğin üretilme zorunluluğunu görmektedir. Bu bakımdan, elektrik depolama sistemlerinin kuşkusuz en önemli fonksiyonu şebeke yönetilmesinde ihtiyaç duyulacak olan esnekliğin sağlanması olacaktır. Ayrıca şüphesiz elektrik depolama sistemleri arbitraj, mevsimsel depolama imkanı ve arz güvenliği konularında ciddi katkı yapacaktır. Yine, yan hizmetlerin maliyetlerini son derce düşürecek, şebeke yönetiminde önemli tasarruflara yol açabilecek ve tüketiciler için de tüketim zamanını daha esnek hale getirerek ciddi kazanımlar elde etmelerini sağlayabilecektir.
Peki, nedir bu elektrik depolama sistemleri diye bahsettiğimiz sistemler? Mekanik olarak pompaj istasyonları ve sıkıştırılmış hava sistemleri, kimyasal olarak hidrojen sistemleri, elektromanyetik olarak süperkapasitörler ve elektrokimyasal olarak bataryalar elektrik depolama sistemlerine örnek olarak gösterilebilir. Elektrik depolama sistemlerine ilişkin her teknolojide ister istemez enerji kaybı yaşanmaktadır. Bir diğer ifade ile, enerji verimliliği bahse konu sistemlerin değerlendirilmesinde en önemli kriter olarak ön plana çıkmaktadır.
Ülkemizde ise, batarya üretiminde faaliyet gösteren önemli yerli üreticiler bulunmakta ve batarya depolama alanında sanayi ve üniversite işbirlikleri ile AR-GE çalışmaları yürütülmektedir. Yine, kamu kurumları tarafından batarya depolama sistemlerinin, yan hizmet uygulamalarının yanı sıra kesintili elektrik üretimi özelliğinden dolayı yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyecek bir yapıda kullanımı konusunda çalışmalar yürütülmektedir.
Elektrik depolama sistemlerinden beklenen faydanın son derece yüksek olmasına rağmen, bu alanda düzenleme eksikliği olduğu ve teknolojik gelişmelerle birlikte bir takım hukuki problemlerin de ortaya çıktığı görülmektedir. Her şeyden önce, elektrik depolama sistemlerinin tıpkı büyük kapasitörler gibi iletim sisteminin yardımcı ekipmanı mı, dağıtım şebekesindeki trafolara ilave ekipman mı, yoksa nihai tüketici noktasında jeneratör olarak mı değerlendirileceği hususunda hukuki açıdan bir belirsizlik söz konusudur. Bir diğer ifade ile, elektrik depolama faaliyetlerinin iletim, dağıtım ve tüketimde tabii olacağı prosedürler konusunda düzenleme yapılması kaçınılmazdır. Avrupa Birliğinde’de bu konuda genel düzenleyici bir işlem bulunmamaktadır. Bu nedenle, konunun düzenlenmesi Avrupa Birliğinde ülkeden ülkeye farklılık arz etmekle birlikte çoğunlukla elektrik depolama sistemlerinin üretim tesisi olarak kabul edildiği görülmektedir.
Bu kapsamda, son dönemde yaşanan en önemli hukuki gelişmelerin başında 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunda yapılan değişiklik gelmektedir. Hakikaten, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun “lisanssız yürütülecek faaliyetlerin” düzenlendiği 14 üncü maddesine 21.03.2018 tarihli değişiklikle eklenen (e ) bendi ile “Bakanlığın görüşü alınarak Kurulun belirleyeceği limitler ile usul ve esaslar çerçevesinde elektrik depolama ve talep tarafı katılımı kapsamında gerçekleştirilen piyasa faaliyetleri” elektrik depolama faaliyetleri kural olarak lisanssız yürütülebilecek faaliyet olarak düzenlenmiş ve en azından Yasakoyucunun konuya olan yaklaşımının genel çerçevesi çizilmiştir. Bununla birlikte, bahse konu kanun hükmü uyarınca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından elektrik depolamasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi gerekmekle birlikte henüz konuya ilişkin bir düzenleme yapılmamış olmakla birlikte, bu hususta çalışmaların devam ettiği bilinmektedir.
Elektrik depolama sistemlerinin gelişmesinin elektrik fiyatları ile yakından ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda ise, ülkemiz gibi elektrik fiyatlarının maliyetleri yansıtmadığı bir piyasanın doğal ortamında elektrik depolama sistemlerinin gelişmesinin kolay olmadığı değerlendirilmektedir. Bu noktada akla üç ihtimal gelmektedir. Birincisi, elektrik piyasasında fiyatların maliyetleri yansıtacak şekilde piyasanın yeniden kurgulanması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, ikincisi elektik depolama sistemlerine ilişkin çalışmaların teşvik sistemlerine dahil edilmesi ve bu suretle sübvansiyon yapılması ve son olarak bahse konu faaliyetler kamu hizmeti olarak değerlendirilerek bizatihi, kamu kurumları tarafından yapılması veya yaptırılması. Ancak, 6446 sayılı Kanunun liberal ruhu göz önünde bulundurulduğunda konuya ilişkin teşvik sistemlerinin geliştirilmesinin en uygun çözüm olduğu açıktır. Konunun ehemmiyeti ve son dönemde dünya çapında yaşanan gelişmeler ışında, ülkemizde de elektrik depolama sistemlerine ilişkin olarak önemli yapısal düzenlemelerin kısa zamanda uygulamaya konulacağını tahmin etmek güç değil. Bununla birlikte, söz konusu düzenlemelerin içeriği ise şimdilik muamma. Bekleyip göreceğiz…