Bora İkiler & Selçukhan Ünekbaş
Giriş
Bildiğimiz gibi rekabet hukuku kurallarının ve dolayısıyla da rekabet otoritelerinin piyasalarda aktif olan tüm teşebbüslerin faaliyetlerini denetlemeye yetecek kaynağı yok. Bu kapsamda, önde gelen hemen her rekabet hukuku rejiminde hem bu sınırlı kaynak sorununu çözmek, hem de ekonomik aktörlere hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik sağlamak amacıyla belirli kurallar getiriliyor. Bu kuralların başında da, tedarik zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren (örneğin bayiler ve dağıtıcılar gibi), yani aralarında bayilik, dağıtım, franchising, yetkili servis gibi dikey ilişkiler bulunan, teşebbüslere yol gösterebilmesi gayesiyle tasarlanmış dikey muafiyet kuralları geliyor.
Avrupa’da neler olmuştu?
Rekabet dünyası, dijitalleşmenin, artan iktisadi entegrasyonun ve tedarik zincirlerini birçok zorlukla karşılaştıran pandeminin sonucu olarak dikey muafiyet kurallarına getirilen değişikliklere yabancı değil. Bu bakımdan biz de önceki yazılarımızda bu konuda Avrupa Birliği’nin yaşadığı gelişmeleri çevrim içi satışlar özelinde incelemiş, akabinde ikili dağıtım anlaşmaları ve en-çok-kayrılan-müşteri koşulu gibi hükümleri mercek altına almış ve sonuç olarak güncellenmiş rejimin ortaya çıkarabileceği bir takım hukuki ve teknik sorunları tartışmıştık. Yüzümüzü içeri doğru çevirdiğimiz bu yazımızda ise teknik açıdan çok daha az karmaşık ancak doğurabileceği etkiler bakımından ise oldukça önemli sonuçlara gebe olabilecek bir değişikliği inceliyoruz: pazar payı eşikleri.
Yeni eşikler
Türk rekabet hukuku kuralları gereğince dikey anlaşmalar, çeşitli kriterleri sağlamaları halinde grup muafiyeti rejiminden faydalanabiliyor ve böylece, bu anlaşmaları uygulamaya koyan teşebbüsler, faaliyetlerinin rekabet hukuku riski taşımadığı konusunda güvence elde etmiş oluyorlar. Bu kriterlerden en ilkini ve en önemlisini ise pazar payı eşikleri oluşturuyor. Bugüne kadar geçerli olan Dikey Grup Muafiyeti Tebliği’ne göre bu pazar payı eşiği %40 olarak belirlenmişti. Yani dikey anlaşma akdeden sağlayıcının (belli durumlarda ise alıcının), ilgili pazardaki payının %40’ı aşmadığı durumlarda, kapsama giren sözleşmeler ve düzenlemeler tebliğin getirdiği güvenli limandan faydalanabiliyordu. Bu durum, 5 Kasım 2021 tarihli ve 31650 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2021/4 sayılı Tebliğ (“yeni tebliğ”) ile değiştirilerek, pazar payı eşiği %30 olarak belirlendi.
Bu duruma bağlı başka bir yenilik ise elde edilen muafiyetin geçerlilik süresine ilişkin. Yeni tebliğe göre, daha önce %30’un altında pazar payı olan (ve eski tebliğ kapsamında grup muafiyetinden yararlanan) bir teşebbüsün pazar payında artış olması halinde birtakım güncellenmiş geçiş süreleri öngörülüyor. Şöyle ki, artan pazar payı %35’in altında kalıyorsa, eşiğin aşıldığı yılı takip eden 2 yıl boyunca, artan pazar payı %35’i geçiyorsa, eşiğin aşıldığı yılı takip eden 1 yıl boyunca muafiyetin geçerli kalacağı belirtiliyor.
Uygulamadaki yansımalar
Avrupa Birliği’ndeki gelişmeler aksine sadece pazar payı eşiklerine yönelik bir değişiklik getirdiğinden yeni tebliğin uygulamada köklü bir değişikliğe yol açmayacağı savunulabilir. Ancak bu güncelleme ile özellikle distribütörlük, bayilik, franchise, yetkili servis ve yetkili satış gibi operasyonları bulunan teşebbüslerin (read: neredeyse ekonominin tamamı) bu faaliyetlerini gözden geçirmesi ve varsa saptanan rekabet hukuku uyum risklerini bertaraf etmeleri gerekecek. Buna ek olarak, pazar payları %30 ila %40 arasında yer alan oyuncular için yeni bir uyum yükümlülüğünün doğduğunu ve dolayısıyla bu teşebbüslerin piyasa faaliyetlerini rekabet hukuku lensinden gözden geçirmeleri gerektiğini söylesek yanlış olmaz. Bu durumun yaratabileceği kafa karışıklığının farkında olan yeni tebliğ, belirsizlikleri bir ek madde ile gidermeyi tercih ediyor. Yeni tebliğ, ilgili pazarlarda %30’un üzerinde pazar payına sahip olup hâlihazırda grup muafiyetinden yararlanan teşebbüslere, güncel kriterlere uyum için gerekli önlemleri alma çağrısında bulunuyor. Bu oyuncuların, ağır sonuçlara gebe olabilen 4. madde ihlali riskine girmemeleri için, yeni tebliğin yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde faaliyetlerini yeni normale uyumlu hale getirmeleri gerekiyor.
Sonuç – sırada ne var?
Dikey muafiyet rejimine uygulanan eşiklerin %40’tan %30’a çekilmesi bir tesadüf değil. Zira rekabet mevzuatımızda mehaz hukuk olarak kabul edilen Avrupa Birliği düzenlemelerinde de durum bir süredir aynı. Başka bir deyişle Türk rekabet hukuku ile AB rekabet hukuku arasında bir hizalama söz konusu. Bu durum, hemen başka bir soruyu akla getiriyor: acaba yazımızın başında referans verdiğimiz, yakın geçmişte Avrupa’da yaşanan gelişmeler de aynı şekilde takip edilecek mi? Rekabet Kurumu’nun çevrim içi endüstrilere ve dijital alandaki ihlal iddialarına büyük önem verdiği düşünüldüğünde bu soruya verilecek yanıt daha da heyecan verici oluyor. Biz de gelişmeleri takipte olacak ve sizlere aktarmaya devam edeceğiz.