Dijital pazarların şekillenmesinde, çoğu platform niteliğindeki şirketlerin tüketicilerin farklı ihtiyaçlarına o pazarlara girerek karşılık vermesi büyük rol oynuyor. Özellikle, sahip oldukları veri, teknoloji ve finansal avantajların sağladığı rekabetçi üstünlük sayesinde yeni girdikleri bu pazarlarda hızlıca ilerleyebiliyorlar. Böylelikle, aynı tüketicilerin farklı ihtiyaçlarını tek bir uygulama veya bağlantılı uygulamalar ile karşılayıp, Süper Uygulama (Super App) olma yolunda ilerliyorlar. Diğer ülkelerde yaygın örneklerine rastladığımız bu tür iş modellerinin Türkiye’de de yaygınlaştığını görmek mümkün. Örneğin, Getir uygulaması üzerinden market ve yemek siparişi verirken aynı zamanda taksi çağırıp araç kiralayabiliyorsunuz. Benzer şekilde Trendyol uygulamasıyla, bir yandan yeni giysiler satın alıp kullanılmış giysilerinizi satabilirken diğer yandan yemek siparişi verebiliyorsunuz.
Peki, tüketicilere büyük kolaylık sağladığı düşünülen ve hızla yaygınlaşan bu tür iş modelleri rekabet hukuku ve iktisadı açısından ne ifade ediyor? Dinamik bir işleyişe sahip çok taraflı dijital pazarlarda otoritelerin/mahkemelerin dikkat etmesi gerekenler neler? Kaldıraç (leverage) teorisi ile ilişkilendirilebilecek bu soruları, sanayi iktisadı literatüründeki son gelişmeler ışığında değerlendiriyoruz.
Geleneksel kaldıraç teorisi ve Chicago okulu eleştirisi
Kaldıraç teorisi, bir piyasada pazar gücü sahibi teşebbüsün tamamlayıcı nitelikteki bir diğer pazarda hakimiyet sağlama motivasyonu üzerine kuruludur. Söz konusu teşebbüs, birinci pazardaki gücünü kaldıraç gibi kullanarak ikinci pazarda rekabetçi dengenin üzerinde kar elde etmeye odaklanır. Nitekim, Rekabet Kurumunun Terimler Sözlüğünde de kaldıraç etkisinin “bir pazardaki gücün diğer bir pazara aktarılması” şeklinde tanımlandığını ve “bir pazarda hâkim durumda olan bir teşebbüsün bu gücünü başka bir pazarda kötüye kullanması” şeklinde bir zarar teorisi ile ilişkilendirildiğini görüyoruz[1].
Geleneksel kaldıraç teorisi, ürün bağlama gibi yöntemlerle tamamlayıcı ürün pazarlarındaki rekabetin kısıtlanabileceğini öngörse de özellikle Chicago okulu tarafından eleştirildiğini biliyoruz. Kaldıraç teorisinde bahsi geçen tekelci kar elde etme motivasyonuna dayalı bu zarar teorisi, Posner[2] ve Bork[3] gibi yazarlar tarafından sunulan eleştirilerde genelde, tamamlayıcı nitelikteki ürünlerin nihayetinde (tüketiciler için) tek bir ürün olduğu ve tek bir tekelci kardan bahsedilebileceği şeklinde karşı çıkılmıştı. Bu savunma temelde bir pazarda tekel olan teşebbüsün, tamamlayıcı nitelikteki pazarı rakip teşebbüslere kapatmadan bu tekelci rantı elde edebileceği argümanına dayanıyordu. Böylelikle Chicago okulu, bir tekelin pazar gücünü başka bir pazarda kullanabileceğine teoride karşı çıkmasa da söz konusu tekelin bunu yapmak için ilave bir kar motivasyonu olmadığı vurgusu yapıyordu. Tek tekelci kar (single monopoly profit) olarak adlandırılan bu argüman, özellikle Amerika’da uzun süre yerleşik bir uygulama olarak süre geldi[4].
Peki, kaldıraç teorisi hala aynı şekilde mi yorumlanıyor?
Yukarda bahsettiğimiz temelde ürün bağlamayı odağına alan kaldıraç teorisi ve tek tekelci kar argümanının, 2000’li yıllarda Microsoft soruşturmaları ve davaları, yakın geçmişte ise Avrupa’daki Google soruşturmaları ile yeniden yorumlanmak üzere tetiklendiğini söyleyebiliriz. Burada yeniden yorumlanmaya ilişkin temel motivasyonun dijital pazarların görece riskli Ar-Ge yatırımları ve inovasyon gibi dinamik süreçleri içermesi sebebiyle tetiklenmiş olduğu görülüyor. Özellikle 2000’li yılların başında hem ABD’de hem de AB’deki Microsoft davaları/soruşturmaları geleneksel kaldıraç teorisinin dinamik pazarlarda farklı sonuçlara işaret edebileceğine, Chicago ekolünün ifade ettiği gibi etkinlik arttırıcı olamayabileceğine ve bazen de rekabeti kısıtlayabileceğine dair işaretler sunuyordu[5].
Nitekim daha yakın geçmişe geldiğimizde, çok taraflı pazarlarda bu yeniden yorumlamanın kaçınılmaz olduğu ortaya çıktı. Her ne kadar, Komisyonunun ve Genel Mahkemenin Google Shopping kararı, hukuksal açıdan bu konuda bir kapı aralasa da ortaya koyulan zarar teorisine ilişkin iktisadi çerçeve henüz yeni yeni ortaya çıkıyor. Bu konuda yapılan çalışmalar artık Chicago okulunun tek tekel karı argümanını teorik olarak da çürütecek yeni bir çerçeve ortaya çıkartıyor.
Örneğin, 7 yıl süren Google Shopping soruşturması boyunca sürekli olarak yenileyip geliştirdikleri teorik çerçeve ile Iacobucci ve Ducci[6], çift taraflı bir pazarda pazar gücü sahibi bir teşebbüsün, tüketicileri aynı fakat satıcıları farklı olan bir başka çift taraflı pazardaki ürünü bağlamaya dair ilave karlar elde edebileceğini gösterdiler. Böylelikle, çift taraflı pazar koşullarının Chicago okunun tek tekel karı argümanın geçerli olamayabileceğini ortaya koydular. Böylelikle hem genel olarak hem de Google özelinde, çift-taraflı bir pazarın bir diğeri ile ürün bağlama şeklinde ilişkilendirilmesinin olası rekabeti kısıtlayıcı etkilerine dair sağlam bir çerçeve sundular.
Öte yandan, çok taraflı pazarların yapısı ve işleyişi yanında bu pazarlardaki sıfır-fiyat (zero-pricing) – örneğin tüketicilerden ücret alınmaması – gibi uygulamaların da kaldıraç teorisinin yeniden yorumlanması ihtiyacına katkı sunduğunu belirtmek gerekir. Geçtiğimiz yıllarda – Amerikan Yüksek Mahkemesi kararlarında sıkça atıf yapılan bir dergi olan – American Economic Journal’da yayınlanan bir makale, son dönemlerde dijital pazarlardaki rekabet soruşturmalarından ve bu pazarlarda uygulanan sıfır-fiyat uygulamasından yola çıkarak uygulanabilecek yeni bir kaldıraç teorisi geliştirdi[7]. Yazarların, yukarda bahsettiğimiz Microsoft ve Google Shopping soruşturmalarını da vaka analizleri olarak tartıştığı makalenin temel çıktılarını aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz.
Çift taraflı bir pazarda optimal fiyatlandırma genellikle piyasanın bir tarafında maliyetin altında fiyatlandırmanın olduğu ve diğer tarafta bu kaybın telafi edildiği bir rekabet stratejine dayalıdır. Pazarın bir tarafında sıfır, diğer tarafında pozitif bir fiyatlama olduğunda rekabet üstü karlar elde etmek mümkündür. Başka bir piyasadaki bir tekel (pazar gücü sahibi teşebbüs) için bu karı ürün bağlama yöntemiyle elde etmek çekici bulabilir. Hali hazırdaki yerleşik firma ya da firmaların sıfır-fiyatlamanın ötesine geçen agresif bir tepkisi olmadığı durumda bağlama işlemi çok daha karlı hale gelebilir. Bu kurguda kısa vadede bir tüketici zararı söz konusu olmasa da uzun vadede rakip firmaların bağlı pazarda yeni ürünler geliştirmeye yönelik motivasyonları göz önünde alındığında, tüketici refahında bir azalma söz konusu olabilir. Çünkü pazara erişimin kısıtlanması nedeniyle rakip firmalar tarafından daha yenilikçi ürünler sunulamayabilir[8].
Özetlersek
Tüketicilere daha iyi ve sorunsuz hizmetler sunulmasını sağlayan farklı uygulamaların entegrasyonu gibi bağlama işlemleri etkinlik artırıcı etkilere sahip olabilir. Fakat sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek için çok taraflı pazarların dinamik işleyişi sebebiyle, bugünkü pozitif etkilerin yarınki olası negatif etkiler ile de karşılaştırılması gerekir. Kaldıraç teorisinin geçirdiği evrim bize bunu gösteriyor.
[1] REKABET KURUMU. (2019). Rekabet Terimleri Sözlüğü, Gözden Geçirilmiş Altıncı Baskı. Erişim tarihi 13.02.2023, https://www.rekabet.gov.tr/tr/Sayfa/Yayinlar/rekabet-terimleri-sozlugu/terimler-listesi?listedeAra=Kaldıraç.
[2] POSNER, R. A. (1976). Antitrust Law. University of Chicago Press. Bölüm 7.
[3] BORK, R. (1978). The Antitrust Paradox: A Policy at War with Itself. New York – Basic Books. Bölüm 19.
[4] Bkz. BORK, R. H., & SIDAK, J. G. (2012). What does the Chicago school teach about Internet search and the antitrust treatment of Google?. Journal of Competition Law and Economics, 8(4), 663-700. https://doi.org/10.1093/joclec/nhs031.
[5] Bkz. CHOI, J. P., & STEFANADIS, C. (2001). Tying, Investment, and the Dynamic Leverage Theory. The RAND Journal of Economics, 32(1), 52-71. https://doi.org/10.2307/2696397.
[6] IACOBUCCI, E., & DUCCI, F. (2019). The Google search case in Europe: tying and the single monopoly profit theorem in two-sided markets. European Journal of Law and Economics, 47(1), 15–42. https://doi.org/10.1007/s10657-018-9602-y.
[7] CHOI, J. P., & JEON, D.-S. (2021). A Leverage Theory of Tying in Two-Sided Markets with Nonnegative Price Constraints. American Economic Journal: Microeconomics, 13(1), 283–337. https://doi.org/10.1257/mic.20180234.
[8] Choi & Jeon (2021), s. 325.