Burak Aytekin, Gökçe Çetinkaya, Baybars Ömer Yaycı
Bilişim teknolojilerinin hayatımızın neredeyse her alanına dâhil olmasının etkilerini rekabet hukuku da kıskanmış olacak ki; son dönemlerde “bilgisayımsal antitröst” (computational antitrust) kavramının doğuşuna tanıklık ediyoruz. Bildiğiniz üzere hukuk alanında bilişim teknolojilerinin kullanılması çok da yeni bir durum değil. Nitekim mahkemelerde, hukuk bürolarında ve hukuk fakültelerinde kullanılan bilişim teknolojilerini ifade eden “hukuki bilişim” (legal informatics) kavramı son 20 yılın en popüler konularından biri. Daha önce bu blogda yer alan bir yazımızda değindiğimiz gibi, bilgisayımsal antitröst ise hukuki bilişimin bir dalı olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazımızda sizler için bilgisayımsal antitröst uygulamasını irdeleyerek rekabet prosedürlerinin otomasyonu, pazar analizlerine dair olası etkisi ve bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiği konuları üzerinde duracağız.
Belirtmekte fayda var ki bilişim sistemlerinin rekabet uygulamalarında kullanılması hem rekabet otoritelerine hem de teşebbüslere hizmet edebilir. Teşebbüs penceresinden bakıldığında bilişim sistemleri, şirketlerin rekabet kurallarını analiz etmesine yardımcı olarak şirket politikalarını rekabet hukuku ile uyumlaştırma süreçlerini hızlandırabilir. Bu kapsamda ilgili bilişim araçları daha verimli denetim imkânı sunmanın yanında, iç denetim sıklığının artmasına da olanak tanıyabilir. Denetim sonuçlarının rekabet kurallarıyla uyumunun analizi ise oluşturulacak algoritmalar yardımıyla efektif bir şekilde ortaya konulabilir. Ayrıca söz konusu bilişim sistemleri, başta birleşme ve devralma kontrolleri olacak şekilde şirketlerin rekabet otoriteleriyle olan etkileşimlerini platform aracılığı ile gerçekleştirmesine de imkân tanıyabilir.
Bilişim sistemleri rekabet otoriteleri tarafında ise rekabete aykırı uygulamaların ve birleşme/devralmaların analizine ilişkin veri toplama ve hesaplama aracı olarak kullanılabilir. Bildiğiniz üzere otoriteler hem rekabete aykırı uygulamaların tespitinde, hem de birleşme ve devralma kontrolünde geçmiş dosyaları incelemeyle ve mevcut pazara ilişkin çok fazla sayıda verinin toplanmasıyla ve bunların analizi ile meşgul oluyorlar. Bilişim sistemleri ise insan gücüyle incelenmesi aylar sürecek verilerin toplanmasını ve analizini çok kısa süreler içerisinde gerçekleştirebilir. Bu doğrultuda veri toplama ve analiz süreçlerinin bilişim sistemlerinde tanımlanacak algoritmalar aracılığıyla yapılmasının hem usul ekonomisine katkı sağlayacağını hem de nitelikli analizlerin yapılmasına olanak tanıyacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Günümüzde rekabet otoriteleri, eskiye nazaran daha dinamik ve karmaşık pazarları mercek altına alıyor ki bu durum rekabet otoriterlerinin iş yükünü arttırıyor. Bilişim sistemlerinin bu süreçlere entegre edilmesi bu tür karmaşık pazarlara ilişkin daha çok veri elde edilmesine ve analiz edilmesine olanak tanıyabilir. Bununla birlikte rekabete aykırı uygulamaların tespiti, pazar analizi ve yaptırım süreçleri basitleştirilebilir. Aynı zamanda bilişim sistemleri, hem farklı ülkelerin rekabet otoriteleri arasında hem de ülke içindeki kurumlar arasında köprü görevi görerek aralarındaki iletişimi ve veri akışını da güçlendirebilir.
Bilişim sistemlerinin rekabet hukuku dünyasında konumlanmasıyla, rekabet otoriteleri sağladıkları zaman ve iş gücü faydasını başka alanlara yönlendirebilecektir. Biz de verimlilik açısından bu durumun hem otoritelerin hem de sektör oyuncularının yararına olacağı kanaatindeyiz.
Rekabet uygulamalarında kullanılacak bilişim sistemlerinin bir diğer yansımasının ise kararlar üzerinde olacağını söyleyebiliriz. Bu noktada sistemlerin aktif kullanımının otorite kararlarında yeknesaklık yaratacağı üzerinde durulmaktadır. Belirli bir oranda yeknesaklık sağlanması mümkün olsa da rekabet hukuku değerlendirmelerinin büyük oranda olay özelinde (case by case) yapıldığı düşünüldüğünde bu yansımanın tam anlamıyla gözlemlenmesi mümkün gözükmemektedir.
Bilgisayımsal antitröstün hukuk, bilişim ve ekonomi gibi farklı dallardan uzmanların birlikte çalışmasını gerektiren bir konu olduğunu söyleyebiliriz. Bu kapsamda rekabet uygulamalarının otomasyonunu sağlayacak bilişim sistemlerinin adaletsizliğe ve hak kayıplarına neden olmaması için bu uzmanların söz konusu bilişim sistemleri üzerinde müştereken, şeffaf ve detaylı bir şekilde çalışma yürütmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu araç ve yöntemlerin günümüzde kullanımı sınırlı olsa da çoğu rekabet otoritesi bunları kullanmak ve geliştirmek için teknik uzmanlık edinme çalışmaları yapıyor. Bu kapsamda atılan önemli adımlardan birinin de (daha önceki yazımızda bahsettiğimiz) Stanford Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilecek olan proje olduğunu görüyoruz. Bu proje kapsamında başlangıçta farklı alanlarda akademisyenlerin (hukuk, bilgisayar bilimi, ekonomi, vb.) ve düzenleyicilerin bir araya getirilmesi amaçlanıyor. Araştırmacılar, 2021’den başlayarak antitröst ve bilişim arasındaki kesişimi ele alan düzenli olarak makaleler yayınlamaya davet ediliyor ve her takvim yılının sonunda araştırmacılar ve uzmanların bir araya geleceği atölye çalışmaları yapılacağı ifade ediliyor. Akabinde proje kapsamında yıl boyunca yayınlanan tüm makaleleri, atölye sırasında yapılan yorumları ve analizleri bir araya getiren yıllık bir rapor yayınlanacağı söyleniyor. Biz de yapılacak bu kapsamlı çalışmayı yakından takip ediyoruz.
Sonuç olarak, bilişim sistemleri rekabet de dâhil olmak üzere hukukun her alanında gün geçtikçe daha çok kullanılacağa benziyor. Bu sistemlerin rekabet hukuku ile olan etkileşiminin, hem teşebbüs tarafında hem de otorite tarafında göz ardı edilemeyecek etkinlik kazanımlarına gebe olduğunu söyleyebiliriz. Bu doğrultuda ülkemizin de bu tür projeleri destekleyerek sürecin bir parçası olması gerektiği kanaatindeyiz.