Avrupa Elektronik Haberleşme Kanunu (EECC – European Electronic Communications Code) ile telekomünikasyon hizmetlerinin kapsamı genişliyor. EECC ile artık, WhatsApp ve Viber gibi over-the-top (OTT) haberleşme ve mesajlaşma hizmetleri de telekomünikasyon düzenlemelerine tabi olacak. EECC’nin Türkiye bakımından doğrudan uygulanabilirliği söz konusu olmasa da Avrupa’daki bu gelişmenin Türkiye’de yansımalarını görmemiz çok uzun zaman almayabilir. Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de OTT haberleşme hizmetlerinin telekomünikasyon mevzuatı kapsamına alınması, bu hizmetlerin sağlayıcıları bakımından veri lokalizasyonu da dâhil olmak üzere çeşitli yükümlülükleri gündeme getirebilir.
Avrupa’nın haberleşme teknolojilerinde yaşanan değişimlere adapte olabilmesi ve elektronik haberleşme alanında güncelliğini koruyabilmesi için, 2018/1972 sayılı Direktif ile 20 Aralık 2018’de EECC yürürlüğe girdi. Avrupa Birliği seviyesinde bir direktif olması nedeniyle EECC’nin üye devletler hukukunda doğrudan uygulanabilirliği söz konusu değil. Bunun yerine üye devletlerin, EECC ile sınırları çizilen çeşitli düzenlemeleri kendi mevzuatları kapsamına almaları ve hayata geçirmeleri gerekiyor. Nitekim üye devletlere, 21 Aralık 2020’ye kadar mevzuatlarını EECC ile uyumlaştırmaları için süre tanınmıştı. Üye devletler henüz mevzuatlarını tam anlamıyla EECC ile uyumlaştıramamış olsa da birkaçı hariç tamamı EECC çalışmalarını başlatmış durumda. Devam eden çalışmaların yakında tamamlanması ve Avrupa genelinde EECC çerçevesindeki uyumun sağlanması bekleniyor.
EECC’nin OTT Haberleşme Hizmetleri Bakımından Önemi
EECC, öncelikle yüksek kapasiteli ağlara daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmeyi ve bu sayede elektronik haberleşmenin kapsamının genişlemesini hedefliyor. Ancak EECC’nin dönüştürücü etkisi, telekomünikasyon altyapısının geliştirilmesi ile sınırlı değil. EECC’nin önemli amaçlarından biri de elektronik haberleşme sektöründe tüketicilere yönelik daha kapsamlı bir koruma alanı sağlanması. Bu amacın gerçekleştirilmesi için EECC, elektronik haberleşme mevzuatının alanını genişletiyor ve yeni tür hizmetler bakımından da uyum yükümlülükleri doğuruyor.
Bilindiği üzere tüm dünyada olduğu gibi Avrupa’da da telekomünikasyon düzenlemeleri, sektörde faaliyet gösteren işletmeciler bakımından ciddi uyum yükümlülükleri doğuruyor. Elektronik haberleşme hizmeti sunan işletmeciler, lisans alma, yetkili otoritelerin iletişimi dinlemelerine izin verme ve altyapı geliştirme gibi çeşitli yükümlülüklere tabi kılınıyor. Uzun süredir telekomünikasyon düzenlemelerinde elektronik haberleşme kavramı, mobil haberleşme, internet erişim ve sabit telefon hizmetlerini kapsayacak şekilde dar tanımlanıyordu. WhatsApp ve Viber gibi mevcut bir internet bağlantısı üzerinden sunulan OTT haberleşme uygulamalarının ise telekomünikasyon mevzuatı alanına girmediği kabul ediliyordu. EECC ile elektronik haberleşme hizmetleri kapsamında tanımlanabilecek hizmetlerin çeşitliliği artırılıyor ve WhatsApp ve Gmail gibi çok sayıda hizmet, kişilerarası haberleşme hizmetleri olarak telekomünikasyon düzenlemelerine tabi kılınıyor.
EECC’nin, OTT haberleşme hizmetleri bakımından da çeşitli işletmeci yükümlülükleri öngörmesi, özellikle mobil haberleşme alanındaki teknolojik gelişmelerin ve hizmetler arası ikame ilişkisinin bir sonucu olarak görülüyor. OTT haberleşme hizmetlerine olan talebin artışında, akıllı telefonların yaygınlaşmasının doğrudan etkisi görülüyor. Yine 4G ve 5G gibi mobil haberleşme teknolojilerinin gelişmesi ile OTT haberleşme hizmetlerinin kullanımında artış görülüyor. Nitekim EECC’nin gerekçesinde OTT haberleşme hizmetlerinin günden güne daha sık şekilde geleneksel ses ve SMS hizmetlerini ikame ettiği; artan kullanım nedeniyle bu yeni hizmetler bakımından da tüketicilerin korunması ihtiyacının doğduğu belirtiliyor.
Bu noktada EECC’nin tüketicinin korunması amacıyla OTT hizmetlerini telekomünikasyon regülasyonu alanına alması tartışmalara yol açıyor. Ortaya çıkış nedenleri de gözetildiğinde, telekomünikasyon regülasyonlarının amacının tüketicinin korunmasından çok piyasa aksaklıklarının giderilmesi olduğu kabul ediliyor. Yine tüketicinin korunması alanında bağımsız hukuki düzenlemelerin varlığı, OTT haberleşme hizmetlerinin telekomünikasyon düzenlemelerine tabi kılınmasının yerindeliği bakımından soru işaretlerini gündeme getiriyor.
Kişilerarası Haberleşme Hizmetleri
WhatsApp, Viber ve WeChat gibi OTT mesajlaşma uygulamalarının sağlayıcılarının telekomünikasyon işletmecisi yükümlülükleri ile karşılaşıyor olması, EECC ile elektronik haberleşme hizmetlerinin tanımının genişlemesinden kaynaklanıyor. ECCC ile birlikte, kişilerarası haberleşme hizmetleri (interpersonal communication services) OTT haberleşme hizmetlerini de kapsayacak şekilde elektronik haberleşme hizmeti olarak tanımlanıyor. Geleneksel telekomünikasyon hizmetleri olan ses ve SMS hizmetlerinin yanında, tanımın genişliği nedeniyle çok çeşitli hizmetler kişilerarası haberleşme hizmetleri olarak belirleniyor.
Aşağıdaki sorulardan oluşan testin çözülmesi belirli bir hizmetin kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanarak EECC kapsamına girip girmediğini anlayabilmek için yardımcı oluyor:
- Hizmet, bir karşılık gözetilerek veya ücrete tabi olarak mı sunuluyor? Bir hizmetin kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanabilmesi için ilk şart, bir karşılık gözetilerek sunulması. Ancak buradaki “karşılık” kavramını geniş yorumlamak gerekiyor. Düzenli faturalandırılan bir ücret karşılığında sunulan bir hizmet de, ekonomik değer atfedilecek şekilde veri paylaşım yükümlülüğü getiren bir hizmet de karşılık gözetilerek sunulan hizmet olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla açık bir ücrete tabi olmasa da hizmet sağlayıcının elde edeceği menfaatin dikkatle ele alınması gerekiyor.
- Hizmet, kişiler arası doğrudan ve interaktif bilgi değişimini mi sağlıyor? Göndericinin tek taraflı mesajlarını ileten, ancak alıcının cevap vermesine imkân sağlamayan hizmetler, testin ikinci şartını karşılamıyor. Bir hizmetin kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanabilmesi için karşılıklı haberleşmeyi sağlıyor olması gerekiyor.
- Haberleşme, gönderenle belirleyeceği sınırlı sayıdaki kişi arasında mı gerçekleşiyor? Gönderilen mesajın, gönderenin iradesinden bağımsız olarak sınırsız sayıda kişiye ulaştığı ve duyuru mahiyetindeki hizmetler EECC kapsamında kabul edilmiyor. Eğer gönderici, kendi belirleyeceği sınırlı sayıdaki kimseye mesajını ulaştırabiliyorsa, testin üçüncü şartı sağlanmış oluyor.
- Sunulan hizmet, başka bir hizmete bağlı olarak sunulan bir yan hizmet niteliğinde mi? Bundan önceki üç şartın sağlanması halinde, hizmetin kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanması ihtimali gündeme geliyor. Ancak ilk üç şartın çok geniş bir hizmet yelpazesine tekabül etmesi nedeniyle, asıl amacı kişilerarası haberleşme olmayan hizmetlerin düzenleme kapsamı dışında tutulması için bu başlıktaki istisna belirleniyor. Bu kapsamda, teste tabi tutulan hizmet, objektif olarak ayrılması mümkün olmayacak şekilde bir başka hizmete bağlıysa ve tamamen yan hizmet niteliğinde ise istisna kapsamında kabul ediliyor. Bilgisayar oyunlarında oyun sırasında oyuncular arasındaki mesajlaşmayı sağlayan arayüz bu istisnaya örnek olarak verilebilir. Bununla birlikte bu istisnanın dar yorumlanması söz konusu. Ayrıca hizmetin nitelikleri bakımından olay özelinde değerlendirme yapılması gerekiyor.
Yukarıdaki ilk üç soruya verilen cevabın olumlu, son sorunun cevabının ise olumsuz olması durumunda bahse konu hizmet kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanıyor.
İşletmeci Yükümlülükleri Bakımından Numaralandırmanın Önemi
Bir hizmetin kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanması, bu hizmeti sağlayan işletmecinin tabi olacağı yükümlülükleri belirlemek için yeterli değil. Bu noktada uygulanacak yükümlülüklerin neler olduğunun belirlenmesi bakımından bir diğer kıstas gündeme geliyor: Numaralandırma.
Eğer, bir hizmete, yukarıda sayılan şartları taşımakla birlikte ulusal veya uluslararası numaralandırma planları kapsamında numara atanıyorsa veya bu hizmet atanmış numaralarla haberleşmeye imkân sağlıyorsa, numaraya dayalı kişilerarası haberleşme hizmetinden (number-based interpersonal communication services) söz ediliyor. Bunun yanında numaraya dayalı bir haberleşme söz konusu değilse, numaradan bağımsız kişilerarası haberleşme hizmeti (number-independent interpersonal communication services) söz konusu oluyor.
Numaralandırma kıstası bakımından yapılacak değerlendirmede, numaralandırmanın iletişim için doğrudan gerekli olup olmadığına bakılıyor. Örneğin hizmetin sunumu öncesinde kişinin telefon numarasının yalnızca kimlik tespiti amacıyla kullanıldığı hallerde numaraya dayalı hizmet şartının karşılanmadığı kabul ediliyor. Nitekim bu kapsamda OTT mesajlaşma uygulamaları, büyük çoğunlukla numaradan bağımsız kişilerarası haberleşme hizmeti olarak tanımlanıyor.
Kişilerarası haberleşme hizmetinin, numaraya dayalı olup olmaması, hizmet sağlayıcının tabi olacağı yükümlülükler bakımından önemli farklar yaratıyor. Örneğin numaraya dayalı hizmetlerde, diğer yükümlülüklere ilave olarak birlikte çalışabilirlik (interoperability), numara taşınabilirlik, numaralandırma başvurusu, kaynak kullanım bedeli gibi yükümlülükler gündeme gelebiliyor. Buna karşın numaradan bağımsız hizmetler çok daha hafif bir mevzuat yüküyle karşılaşıyor.
Üye devletler, işletmeciler için belirleyecekleri yükümlülükler bakımından EECC’nin çizdiği sınırlar çerçevesinde kalmakla yükümlü. Bununla birlikte OTT hizmet sağlayıcıları, bazı üye devletlerin ulusal güvenlik istisnasına dayanarak ağır yükümlülükler öngörmelerinden endişe ediyor. EECC’nin üye devletlerde hangi kapsamda hayata geçirileceğini zaman gösterecek.
Türkiye İçin Neler Beklenebilir?
Avrupa Birliği’ne benzer şekilde ülkemizde telekomünikasyon hizmetlerini düzenleyen Elektronik Haberleşme Kanunu, elektronik haberleşme kavramını şu şekilde tanımlanıyor: “elektriksel işaretlere dönüştürülebilen her türlü işaret, sembol, ses, görüntü ve verinin kablo, telsiz, optik, elektrik, manyetik, elektromanyetik, elektrokimyasal, elektromekanik ve diğer iletim sistemleri vasıtasıyla iletilmesi, gönderilmesi ve alınması”. Uygulamada ise bu tanımın kapsamına, mobil haberleşme hizmetleri, internet erişim hizmetleri ve telsiz hizmetleri gibi geleneksel telekomünikasyon hizmetleri giriyor.
Elektronik haberleşmenin mevzuattaki tanımı uyarınca internet hizmeti sunmak yetkilendirmeye tabi bir faaliyet iken, internete bağlı olan kimselere sunulan OTT mesajlaşma uygulamaları herhangi bir yetkilendirme gerektirmiyor. Dolayısıyla mevcut telekomünikasyon düzenlemelerine göre WhatsApp, Viber, WeChat gibi OTT mesajlaşma uygulamaları ile Gmail gibi web tabanlı e-posta hizmetleri elektronik haberleşme mevzuatına tabi kabul edilmiyor.
OTT haberleşme hizmetlerinin Türkiye’de mevzuata ve yetkilendirmeye tabi olmaması, bu hizmetleri sağlayanların pek çok yükümlülükten kurtulmalarını sağlıyor. Avrupa’ya benzer şekilde Türkiye’de de telekomünikasyon düzenlemelerinde işletmeciler, çeşitli idari ücretler ve evrensel katkı payı ödemekle; yetkili kurumların iletişim içeriğine müdahale edebilmeleri veya dinleme yapabilmeleri için arka kapı açmakla yükümlü. Bunun yanında işletmeciler, sektöre özgü veri koruma düzenlemeleri uyarınca veri yerelleştirme (data localization) yükümlülüklerine tabi kılınıyor.
Her ne kadar WhatsApp ve Viber gibi OTT haberleşme hizmetleri halihazırda Türkiye’de telekomünikasyon düzenlemelerine tabi olmasa da bu durumun uzun bir süre böyle devam etmeyeceği tahmin edilebilir. Türkiye, TMT dünyasında Avrupa Direktiflerini büyük bir gecikme olmaksızın takip edebileceğini OTT yayın hizmetleri düzenlemeleriyle göstermişti[1]. EECC’nin Avrupa’da üye devletler tarafından hayata geçirilmesine ilişkin somut örnekler arttıkça, Türkiye’de de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafında hareketlenmeler görmek ve OTT haberleşme hizmetlerinin düzenleme kapsamına alınması beklenebilir.
[1] Avrupa Birliği, Audio-visual Media Services Directive düzenlemesinde 2018 yılında değişikliklere gitmiş ve Netflix gibi internet üzerinden yayın yapan OTT yayın hizmetlerini düzenleme kapsamına alarak zararlı içeriklerin kontrolü için mekanizmalara tabi kılmıştı. Nitekim Türkiye de Avrupa’daki gelişmeler üzerine gecikmeksizin aksiyon almış Audio-visual Media Services Directive düzenlemeleri ile benzerlikler gösterecek şekilde 2019 yılı Ağustos ayında Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmeliği yayımlamıştı.