Bora İkiler & Selçukhan Ünekbaş
Avrupa Komisyonu ile büyük teknoloji firmaları arasında sular durulmuyor. Biz de nesnelerin internetini (“Internet of Things”) konu alan ve Avrupa Komisyonu’nun (“Komisyon”) bir yılı aşkın süredir devam eden sektör incelemesine dair bulguları içeren ön raporu[1] (“rapor”) ana hatlarıyla inceledik.
Temmuz 2020’de başlatılan sektör incelemesine dayanan raporun odak noktasını akıllı ev teknolojileri, giyilebilir cihazlar ve sesli asistanlar oluşturuyor. 2030 yılında 400 milyar avroluk büyüklüğe erişmesi beklenen bu sektörün karakteristik özellikleri, rekabetçi yapısı, gelişmekte olan trendler ve olası rekabeti bozucu senaryolar araştırılıyor. Burada ilk dikkat çeken nokta, Komisyon’un “nesnelerin interneti” tanımına giren ürün ve hizmetleri oldukça geniş yorumlaması. Zira sesli asistanların yanı sıra akıllı ışıklandırma ve beyaz eşya sistemleri, akıllı güvenlik sistemleri, akıllı TV üniteleri ve ses sistemleri, giyilebilir kameralar ve fitness cihazları, hatta çevrimiçi alışveriş yapmaya yarayan aracılık hizmetleri de raporun kapsamına giriyor.
Nesnelerin interneti sektörünün karakteristik özellikleri
Komisyon rapora başlarken, günlük hayatımızda kullandığımız pek çok eşya ve ürünün “akıllılaştığına” ve bu yönde hızlı gelişen bir trendin varlığına dikkat çekiyor. Rapor, nesnelerin interneti sektöründe başı çeken hizmet tipinin sesli asistanlar olduğuna değindikten sonra sesli asistanları yatay ve dikey olarak iki kategoride topluyor. Yatay sesli asistanlar olarak tanımlanan grupta Avrupa Birliği pazarında faaliyet gösteren en büyük oyuncular yer alıyor. Buna göre Amazon Alexa, Google Assistant ve Apple Siri, kullanıcılarına müzik, radyo, haber ve podcast dinlemek, akıllı ev ve eşyaları kontrol etmek ve bilgi ve planlama olanakları sağlamak gibi geniş bir skalada hizmet verdiğinden yatay sesli asistanlar olarak anılıyor. Dikey sesli asistanların ise pazarda oldukça küçük konumda oldukları ve genellikle ait oldukları teşebbüslerin ekipmanlarının kullanımı için geliştirildiklerinden dar kapsamlı olduklarından bahsediliyor.
Google ve Apple’ın sesli asistanlarının popülerliğinin yanı sıra bir başka ilginç noktadan da mercek altında olduğunu görüyoruz. Zira Komisyon’un topladığı istatistiki verilere göre kullanıcılar, her ne kadar sesli asistanların popülerliği gün geçtikçe artsa da, akıllı cihazlarını yönetirken çoğunlukla mobil cihaz uygulamalarını tercih ediyorlar. Google ve Apple, mobil cihaz ekosistemlerinde ve App Store bağlamında en büyük oyuncular olduklarından nesnelerin interneti piyasalarının gelişiminde ekstra bir rol üstleniyorlar.
Sektörün rekabetçi yapısı
Nesnelerin interneti sektörünün diğer teknoloji sektörlerine benzer şekilde yüksek piyasaya giriş ve genişleme engelleriyle karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Bu zorlukların özellikle sesli asistanların geliştirilmesinde büyük rol oynadığı ve gerekli teknolojiyi geliştirmek için ihtiyaç duyulan yüksek yatırımların sektöre yeni oyuncu girişlerini minimum seviyeye indirdiği hatta ve hatta yok ettiği belirtiliyor. Komisyon’un gerçekleştirdiği bir ankete göre, gerek yüksek piyasaya giriş maliyetleri, gerekse Google, Apple ve Amazon gibi kendi ekosistemlerini oluşturup surlarla çevreleyen devlerin varlığı nedeniyle oyuncular, sesli asistan piyasasına girmeye niyetli değil. Aksine ankete katılan girişimcilerin çoğunun kısa ve orta dönemdeki hedefleri, akıllı ürün ve hizmetlerini Apple, Google veya Amazon’un sesli asistanlarına ve geniş anlamda ekosistemlerine uygun ve eş çalışabilir hale getirmek olduğu gözlemlenmiş. Buradan hareketle bahsi geçen dev firmalar ile küçük ve orta çaplı girişimler arasında bir güç asimetrisinin halihazırda oluşmaya başladığını gözlemliyoruz.
Komisyon, sektörün rekabetçi yapısını üç ana başlık altında inceliyor: eş çalışabilirlik (interoperability), standardizasyon ve veri. Farklı yazılım ve uygulamaların birbiriyle “aynı dili konuşabilmesi” anlamına gelen eş çalışabilirliğin, özellikle farklı marka ve teşebbüslere ait uygulamaların birlikte çalışabilmesi ve böylece kullanıcılara farklı tercih imkanları doğması yönünden çok önemli olduğu belirtiliyor. Ek olarak anketlerde de görüldüğü üzere Amazon, Apple ve Google’ın sesli asistanları ile eş çalışabilir uygulamalar geliştirebilmenin, piyasada rekabet edebilmek için zorunlu bir unsur teşkil ettiği değerlendiriliyor.
Standardizasyon konusunda AB seviyesinde çalışmaların devam ettiğinden bahseden Komisyon, her ne kadar temel noktalarda (örneğin Bluetooth ve WiFi sistemleri gibi) teknolojik yeknesaklığın sağlansa da bu gelişmelerin Apple, Amazon ve Google’a ait özel standartlara erişmede şu an için yetersiz kaldığını belirtiyor.
Veri konusunda ise oldukça detaylı bir yaklaşım sergileyen rapor, nesnelerin interneti sektöründe faaliyet gösteren hizmet sağlayıcılarının topladığı verilerin çoğunlukla kişisel nitelikli olduğunu, bu bağlamda GDPR anlamında rıza ilkesinin geçerli olduğunu, ayrıca verilerin taşınması (data portability) sırasında da rıza ilkesinin geçerliliğini sürdürdüğünü belirtiyor. Ayrıca elde edilen istatistiki bulgulara göre sektörde aktif bazı oyuncular, açıkça veri paylaşımının mevcut olmadığı durumlarda dahi veriye erişim sağlayabiliyor. Bu duruma örnek olarak ise Apple gibi sesli asistan sağlayıcıları verilmiş. Zira örneğin akıllı güvenlik sistemlerini Siri kullanarak yöneten bir kullanıcının verilerine güvenlik sistemini tasarlayan teşebbüse ek olarak Apple da – salt aracılık görevi gördüğü için – erişebiliyor. Bu durumun kaynağı olarak ise endüstri devleri ile küçük ve orta çaplı teşebbüsler arasında yapılan ve çoğunlukla genel işlem koşulları etrafında şekillenen sözleşmeler gösteriliyor.
Rekabetçi endişeler
Sektöre hakim olan rekabetçi yapıya paralel olarak Komisyon tarafından belirlenen rekabetçi endişeler de eş çalışabilirlik, standardizasyon ve veri parametreleri etrafında toplanıyor.
Eş çalışabilirlik yönünden yukarıda belirttiğimiz gibi Apple, Amazon ve Google gibi devlerin sesli asistanlarına erişim ve bunlarla eş çalışabilir hale gelme, pazardaki görece küçük oyuncular için hayati bir önem taşıyor. Burada mevcut olan güç asimetrisinin kötüye kullanılarak küçük girişimlere haksız ticari koşulların dayatılabileceği, böylelikle gelişmekte olan hizmetlerin önüne bariyer çekilebileceğinden endişe ediliyor. Rekabet hukuku meraklılarına bu noktalar tanıdık gelecektir. Zira eş çalışabilirlik konusu meşhur Microsoft davasına da konu olmuş, birkaç hafta önce de İtalyan Rekabet Otoritesi Google’a eş çalışabilirliği engelleyici faaliyetlerinden dolayı ceza uygulamıştı. Eş çalışabilirlik yükümlülüklerinin ayrıca Dijital Piyasalar Yasasında da açıkça yer aldığını belirtelim.
Standardizasyon konusunda daha kuş bakışı bir yaklaşım sergileyen rapor, endüstrinin tamamına uygulanabilecek standartların geliştirilmesinin zorluğundan ve sektör devlerinin sahip olduğu, gelişmeleri yönlendirme gücünden duyulan endişeyi dile getiriyor. Her ne kadar rapor standardizasyona büyük önem verse de, bu önemin kanımızca uzun dönem odaklı olması daha faydalı olacaktır. Zira her ne kadar büyük faydaları bulunsa da standardizasyon, doğası gereği belirli bir teknolojiyi esas olarak kabul ettiğinden inovasyonu zedeleyici bir rol oynayabilecektir.
Veri konusunda ise veriye erişim ve büyük verinin getirdiği piyasaya giriş engellerinden dem vuruluyor. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ekosistem sahibi oyuncular, ortada herhangi bir veri paylaşım anlaşması olmasa dahi verilere erişebildiğinden eşitsizlikler gündeme gelebiliyor.
Raporun devamında Dijital Piyasalar Yasasından aşina olduğumuz birçok farklı rekabetçi endişe dile getiriliyor. Örneğin münhasırlık anlaşmaları, ekosistemlerin kendi uygulamalarına sıralamalarda daha iyi koşullar sunması ve platformlarda faaliyet gösteren uygulamaların müşteri ilişkilerini devralmaları gibi sorunlar tekrarlanıyor. Ayrıca platformların kendilerine ait uygulamaları öncelediği faaliyetlerin yaygınlığından bahsediliyor. Bu duruma örnek olarak şu senaryoyu verebiliriz: iPhone’unuzda müzik çalmak istediğinizi Siri’ye belirttiğinizde otomatik olarak Apple Music açılacaktır. Spotify gibi üçüncü parti bir uygulama kullanmak istiyorsanız “Spotify’da müzik çal” gibi spesifik bir komut vermeniz gerekecektir.
Yazımızı noktalamadan önce Atlantik’in diğer yakasında yaşanan son gelişmelere de bir paragraf ayıralım. Geçtiğimiz günlerde ABD Senatosu, aralarında Amazon ve Google’ın da bulunduğu büyük teknoloji firmalarının önde gelen isimlerini nesnelerin interneti konusunda sorguladı. Senatörlerin AB raporuna vurgu yapması ve özellikle veri güvenliği ve eş çalışabilirlik eksikliği konuları üzerinde durması dikkat çekti. Teknoloji firmalarının ve diğer katılımcıların beyanlarından ayrıca Google ve Amazon’un, ABD akıllı hoparlör pazarında toplam %85 payları olduğu anlaşılıyor. Son olarak hafta başında yayınlanan beş yeni antitrust reform tekliflerinde, düzenlemeye tabi tutulacak online platformların tanımına “dijital asistanların” da dahil edildiğini gözlemliyoruz[2].
Hızla gelişmekte olan ve gelecekte sadece mobil cihazlar ve evlerle sınırlı kalmayıp trafiğe ve daha fazlasına da sirayet edecek olan nesnelerin interneti sektörünü inceleyen rapora ilişkin Komisyon, kamuoyu görüşlerini 1 Eylül’e kadar alacağını ve nihai raporu da 2022’de yayınlayacağını belirtti. Biz de bu konuda yaşanan gelişmeleri takip edip sizlere aktarmaya devam edeceğiz.
[1]https://ec.europa.eu/competition-policy/system/files/2021-06/internet_of_things_preliminary_report.pdf
[2]https://cicilline.house.gov/sites/cicilline.house.gov/files/documents/American%20Innovation%20and%20Choice%20Online%20Act%20-%20Bill%20Text.pdf