Modern rekabet kurallarının ilk örneklerinden biri, 1890 tarihli Sherman Kanunu’dur. Batı dünyasının ilk işlevsel rekabet mevzuatına ismini veren Ohio Senatörü John Sherman, bu çalışmayı yaparken dönemin Amerikan ekonomisi üzerinde hâkimiyet kuran tekellerle mücadele etmeyi amaçlıyordu. Takip eden yıllarda bu kurallar amansız biçimde uygulanacak ve tarihin belki de bir daha kolay kolay göremeyeceği büyüklükteki tekeller teker teker çözülmeye girecekti. Özellikle, ABD’nin 26. Başkanı Theodore Roosevelt bu kanunu etkin biçimde kullanacak ve tarihe “trust-buster” politikaları olarak geçen döneme öncülük edecekti.
Rekabet hukuku ile kamu politikaları arasındaki etkileşimin örneklerinden olan bu uygulamalara baktığımızda, ön planda olanın kamu erkinin zorlayıcı gücünü kullanarak rekabet kurallarının uygulanmasını sağlamak ve bu kuralları ihlal edenleri cezalandırmak olduğunu görüyoruz.
Elbette, rekabetçi bir piyasa yapısının oluşumu için etkin bir kamu politikasına sahip olmak çok önemli. Nitekim ihlal içeren davranışların cezalandırılması ve ileride oluşabilecek ihlaller için caydırıcılık sağlanması kamu politikaları sayesinde gerçekleşiyor. Bu politikaların eksik kaldıkları kısım ise ihlalden zarar görenlerin bu zararlarını tazmin etmeleri oluyor.
Bu anlamda rekabet hukukunun kamusal boyutunu tek tekerlekli bir bisiklete benzetebiliriz. Bu bisikletin ikinci tekerleğini ise kuşkusuz rekabet kurallarının özel hukuktaki karşılığı, yani tazminat davaları oluşturuyor.
Gerçekten de, kamu politikaları kurallara uyumu sağlamak için ne kadar önemliyse oluşan zararların giderilmesi için etkin bir özel hukuk uygulaması da bir o kadar önem arz ediyor. Bu nedenledir ki, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülke rekabet ihlallerinden ötürü oluşan zararın üç katına kadar tazminata hükmedilmesine imkân veriyor.
ABD’de uzun yıllardır icra edilen ve en az cezalar kadar büyük bir caydırıcılık oluşturan tazminat uygulamaları, özellikle 2014/104 sayılı Direktif ile birlikte Avrupa Birliği ülkeleri arasında da hız kazanmıştı.
Ülkemizde ise henüz gelişme aşamasında olan bu uygulamaların, özellikle mehaz Avrupa uygulamasında yaşanan gelişmelerin de etkisiyle, önümüzdeki dönelerde gittikçe önem kazanacağını düşünüyoruz.
Tüm dünyada rekabet hukukunun gelişimi ve özellikle de tazminat davalarındaki artan ivmelenmeye karşı duyarsız kalmayan Milletlerarası Ticaret Odası (International Chamber Of Commerce – “ICC”), geçtiğimiz hafta bu alanda bugüne dek hazırlanan en kapsamlı çalışmalardan birini yayımladı. İki yılı aşkın bir sürede tamamlanan bu çalışma kapsamında, dünyanın farklı köşelerinden toplam 21 hukuk sistemindeki rekabet kurallarını ve tazminat uygulamaları karşılaştırılırken, ilgililere konuya ilişkin bütüncül bir kılavuz sağlanıyor.
İş çevreleri, akademisyenler, uygulamacılar ve hukukçular için pratik bir uygulama kılavuzu oluşturmayı amaçlayan ICC raporu, dünyanın neresinde olursanız olun tazminat uygulamalarına ilişkin mukayeseli bir tercih yapmak için gereken tüm bilgileri bir arada sunuyor.
Avrupa Birliği, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda, Japonya, Çin ve Meksika gibi ülkelerin katıldığı bu çalışma kapsamında bir yandan yerel hukuk kuralları ve uygulama eğilimleri açıklanırken diğer yandan da bugüne kadar verilen toplam 275 adet önemli kararın özeti sunuluyor.
ICC tarafından belirlenen ve rekabet hukukunda uzmanlaşmış 80 hukukçu tarafından hazırlanan bu çalışma kapsamında Türkiye bölümünü kaleme almış olmaktan ötürü büyük memnuniyet duyuyoruz.
Rekabet hukukunun ülkemizdeki gelişimine katkı sunmayı önemseyen ve bu amaçla pek çok farklı çalışma yürüten hukukçular olarak, tazminat davalarında uluslararası standardı belirleyen bu kapsamlı çalışmanın Türkiye bölümünde paylaştığımız bilgi ve değerlendirmelerin, bu alandaki farkındalığa katkı sağlamasını umut ediyoruz.
ICC Uluslararası Mukayeseli Uygulama Raporunun bir kopyasına bu yazımızın ekinden erişebilirsiniz.