4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Rekabet Kanunu”) 9. maddesine göre ihbar, şikâyet, resen, pişmanlık ve Bakanlık talebi ile Rekabet Kurumu’na intikal eden rekabet ihlallerine ilişkin iddialar üzerine Kurum anılan yasada öngörülen usullere göre gerekli işlemleri yapmak üzere harekete geçmektedir. Bilindiği gibi bu aşamalar, ceza yargılamasında olan soruşturma ve kovuşturma aşamalarına benzer nitelikte olan önaraştırma ve soruşturma aşamalarıdır. Biz bu yazımızda, önaraştırma aşamasından soruşturma aşamasına geçmiş olan olaylarda, dosya ile ilgili olarak toplanan delillerin tamamının Kurul’a ve taraflara sunulması gerekliliği konusunu işleyeceğiz.
Rekabet Kanununun 44. maddesinin 1. fıkrasında; Kurul adına hareket eden ve Kurul tarafından belirlenip görevlendirilen raportörlerden oluşan bir heyetin soruşturma safhasında, Kanunun 14.maddesinde düzenlenen “bilgi isteme’’ ve 15. maddesinde düzenlenen ‘’yerinde inceleme yetkilerini kullanabileceği, gerekli gördükleri evrakların gönderilmesini ve her türlü bilginin verilmesini soruşturma taraflarından ve üçüncü kişilerden isteyebileceğini belirtilmektedir. Ek olarak ihlal iddiasıyla suçlanan kişi veya kişilerin kararı etkileyebilecek her türlü delili ve bilgiyi Kurula sunabileceğini belirtmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında; haklarında soruşturmaya başlanıldığı belirtilen tarafların, sözlü savunma hakkını kullanma taleplerine kadar Kurum bünyesinde kendileri ile ilgili düzenlenmiş her türlü evrakın ve mümkünse elde edilmiş her türlü delilin bir nüshasının kendisine verilmesini isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrasında ise, Kurulun tarafları bilgilendirmediği ve savunma hakkı vermediği konuları kararına dayanak yapamayacağı belirtilmiştir.
Yukarıdaki hükümlere göre delilleri toplayan soruşturma heyeti, toplanan bu delilleri değerlendirip, kendi görüşlerini yansıtan soruşturma raporunu düzenleyerek ilgili taraflara ve Kurul üyelerine sunarlar. Bu aşamadan sonra tarafların vereceği 3. yazılı savunma, soruşturma heyetinin hazırlayacağı ek görüş ve sözlü savunma süreçlerinden sonra Kurul, soruşturma hakkında nihai kararını verir.
Rekabet Kurumu soruşturmalarında, soruşturma heyetlerince uygulanan usul, yukarıda açıklanan Rekabet Kanununun 14. ve 15. maddenin tanıdığı ayrıcalıklı delil toplama yöntemlerinin kullanılarak topladığı tüm delilleri değerlendirip, soruşturma raporuna yansıyan görüşünü destekleyen delilleri seçilmiş belgeler adı altında Kurul’a ve taraflara rapor ekinde tebliğ edilmektedir. Bunun dışında kalan belge ve bilgiler soruşturma raporuna eklenmemekte, bir anlamda dosya dışında kalmaktadır. Soruşturma heyetini bu uygulamaya sevk eden olgunun, yukarıda kısaca belirttiğimiz, Kurulun tarafları bilgilendirmediği ve savunma hakkı vermediği konuları kararına dayanak yapamayacağı kuralıdır. Ancak, soruşturma heyetinin görüşü doğrultusunda olmayan bir delil (belge veya bilgi) tarafın lehine ve onu aklayıcı olabilir.
Bu kapsamda ceza hukuku ile ilgili kural ve içtihatlardan da söz ederek, bir soruşturmada tüm belge ve bilgilerin dosyaya sunularak, o konu ile ilgili karar vericinin bir başka deyişle Kurul’un incelemesine sunulmasının zorunlu olduğunu açıklama ihtiyacı hissetmekteyiz.
Rekabet Kurulu’nun verdiği idari para cezalarının Kabahatler Kanunu’na tabi olması nedeniyle ceza hukukunun adil yargılanma hakkı gibi evrensel ilkeleri burada da geçerlidir. Bilindiği üzere, ceza muhakemesinde ‘’delil serbestisi’’ ilkesi geçerlidir. Bu nedenle, ceza yargılamasında medeni yargılama hukukundan farklı olarak, her şey delil olarak kabul edilir. Yeter ki, kanuna aykırı elde edilmiş olmasın. Bunun anlamı delillerin değerlendirilmesinde hâkim serbesttir. CMK’ nın 217. maddesinde yer alan, “hakim, kararını (….) huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir” hükmü, elde edilen delillerin tamamının tarafların bilgisine sunulmasını ve bu kapsamda tartışılmasını zorunlu kılmaktadır. Toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek doğru kanaate varılması mümkün değildir[1]. Hâkim toplanan ve önüne getirilen tüm delilleri değerlendirerek hüküm vermektedir. Ceza hukukunun evrensel kurallarından biriside budur. Bir diğer deyişle, iddia makamı birtakım delilleri değersiz bulup, mahkemenin önüne götürmekten imtina edemez. Çünkü bu delilleri irdeleyip, değerlendirecek ve sonuçta kararı verecek olan hâkimdir. Aksine bir davranış kararı usul yönünden sakatlayacak ve eksik inceleme söz konusu olacaktır.
Ceza yargılamasının amacı hiçbir duraksamaya yer vermeden maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Genellikle içtihatlarda gereceğe ulaşmak için mantık yolunun izlenmesi gerekmektedir. Gerçek; akla uygun ve realist, olayın bütününü veya parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden çıkarılmalıdır. Yoksa birtakım varsayımlara dayanılarak sonuca ulaşılması, ceza yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır. Ceza yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez ilkesi kaimdir[2]. Ceza kararlarında delillerin, mahkeme huzurunda ortaya konulması, tartışılması ve irdelenmesi ve bir bütün halinde tüm delillerle birlikte değerlendirilerek hükme varılması adil yargılama ilkesinin temel gerekçelerindendir[3].
Bu yazımızı yazmaktaki amacımız ise, yukarıda da belirttiğimiz gibi rekabet soruşturmalarında, soruşturma heyetinin, Kurul’un tarafları bilgilendirmediği ve dolayısı ile savunma hakkı vermediği konuları kararına dayanak yapamayacağı kuralının arkasına sığınarak, soruşturma raporuna aksettirdikleri görüşlerini destekleyen, ona dayanak aldıkları delilleri seçerek rapora ek olarak koydukları, bunun dışında kalan bilgi ve belgelerin ise dosya dışında kalması uygulamasının yanlışlığını ve hukuka aykırılığını ortaya koymaktır. Bir başka deyişle, dosyada bulunan tüm delillerin soruşturma raporuna girmemesinin ortaya çıkarttığı hukuka aykırılığı irdelemektedir.
Soruşturma heyetleri seçilmiş evraklar diye soruşturma raporunun ekine birtakım belgeleri koymaktadır. Bu belgeler de kendi görüşlerini yansıtan, raporlarına dayanak olan belgelerden oluşmaktadır. Ceza hukukunun konuya ilişkin evrensel ilkelerini ortaya koyduk fakat söz konusu uygulama anılan ilkeye taban tabana ters. Bu nedenle, Rekabet Kurulunca sağlıklı bir karar alınmasını önlemektedir. Soruşturma heyetinin görevi, Kurul adına delilleri toplayarak, bunları irdeleyip, değerlendirmek ve maddi olayları ortaya koyup, bu delillerden çıkarımlar yaparak raporu hazırlamaktadır. Fakat söz konusu uygulama sonuçta sadece heyetin görüşlerini yansıtmaktadır. Soruşturma heyetinin, kendi görüşüne dayanak aldığı belgeleri rapora ekleyip, diğerlerini dosya dışında tutması mümkün değildir. Heyet, raporunda hangi belgeleri dayanak aldığını belirtebilir, dayanak almadığı belgelerin olayla ilgisi olmadığını veya delil değerinin bulunmadığını da söyleyebilir. Ancak, bu dikkate almadığı belgeleri raporun ekine koymamazlık etmemesi gerekir. Çünkü yukarıda ceza hukukunun evrensel bir ilkesi olarak ortaya koyduğumuz, tüm delillerin karar vericinin incelemesinde çıkarılması ilkesi yerine getirilmemiş olur. Rekabet hukukunda karar verici durumunda olan Rekabet Kurulu olup, tüm bilgi ve belgelerin tamamını görmeli ve ona göre karar vermelidir. Soruşturma heyetinin kendi görüşü doğrultusunda delil değeri olan bilgi ve belgeleri seçerek, bunun dışındakileri dosyadan çıkarması mümkün olmadığı gibi, karar verme konumunda olan Kurul bile istediği bilgi ve belgeleri kararına esas alabilir. Fakat, Kurul bile bir kısım evrakları olayla ilgisi olmadığından veya delil değeri bulunmadığından bahisle dosya dışında tutamaz. Çünkü Kurul kararları da kesin olmayıp, yargısal denetime tabidir. Nihai olarak yargı tüm bilgi ve belgeleri görerek ve etraflıca inceleyerek karar verecektir.
Bilindiği gibi Rekabet Kurulu kararlarının yargısal denetimi idari yargı yerlerinde yapılmaktadır. Rekabet Kurulu kararları, ilk derece olarak yetkili ve görevli idare mahkemesi Ankara İdare Mahkemesi ve istinaf mercii ise Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin (“BİM”) ilgili idari dava dairesidir. Temyiz mercii de Danıştay 13. Dairesi’dir. Şunu da hatırlatalım ki, Rekabet Kurulu kararı ile birlikte düzenleyici bir işleminde iptalinin istenilmesi durumunda davaya ilk derece olarak 13. Daire’nin bakacak ve temyiz mercii de Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu olacaktır. Bütün bu yargı yerleri sağlıklı karar verme adına tüm bilgi ve belgeleri görmek durumundadır. Birinin dikkate değer bulmadığı bir belgeyi bir diğeri değerli bulabilir. Soruşturma heyeti ile başlayan, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ile son bulan süreçte tüm bilgi ve belgelerin dosyada bulunması ve bunların incelenmesi sağlıklı ve adaletli bir kararın doğmasına neden olacaktır.
[1] ‘’Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.’’ (YCGK., 17.03.2015. 6-66/52)
[2] YCK, 15.04.1993, 1993/6-79 E., 1993/108K. Yargıtay Kararlar Dergisi Ekim 1993,Cilt : 19, Sayı : 10,s.1565)
[3] Parlar Ali, Muzaffer Hatipoğlu, Erol Güngör, Açıklamalı İçtihatlı Ceza Muhakemesi Hukukunda Deliller, Sorgu ve İspat s.421