Reşit Gürpınar, Ramiz Arslan, Elif Naz Semercioğlu
Yerinde incelemeler, rekabet otoritelerine delil elde etme olanağı veren temel araçlardan birisi olarak karşımıza çıkıyor. Otoriteler, şüphe konusu ihlal davranışına ilişkin delillere ulaşmak veya delillerin yok edilmesini önlemek için baskın niteliği taşıyan yerinde incelemeler yürütmekte. Bu yönüyle bu incelemeler için “şafak baskını” tabiri de kullanılabiliyor. Amacı doğrultusunda, yerinde incelemeler, gerektiği hallerde, ilgili teşebbüs ve teşebbüs birlikleri, bunların iştirakleri ile bunlarla ilişkisi olan gerçek ve tüzel kişilerin işyeri ve tesislerinde gerçekleştiriliyor. Anlaşılacağı üzere, bu halde, yerinde inceleme sırasında konut dokunulmazlığına müdahaleden söz etmek mümkün. Bu yazımızda, bu müdahale kapsamında Anayasa Mahkemesi’ne (“AYM”) yapılmış Ford Otomotiv Sanayi Anonim Şirketi (“Ford” veya “Başvurucu”) bireysel başvurusuna yönelik kararı[1], (“AYM Kararı”) ve kararın bağlayıcılığı ve devam eden kararlara etkisinden bahsedeceğiz.
Türkiye’de yerinde inceleme uygulaması nasıldı ve başvuruda ne iddia edilmişti?
Yerinde incelemeler, ülkemizde 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“Rekabet Kanunu”) 15. maddesi uyarınca gerçekleştirilmekte. Bu kapsamda, Rekabet Kurulu (“Kurul”), Rekabet Kanunu’nun belirlediği yetkiler doğrultusunda gerekli gördüğü durumlarda şirketlerin işyerlerinde yerinde inceleme gerçekleştirilmesine karar verebiliyor. Bu bağlamda Kurul, genellikle, yerinde incelemeler öncesinde herhangi bir mahkeme kararına da ihtiyaç duymuyor.
Özellikle son dönemde Rekabet Kurumu (“Kurum”), yerinde incelemeler bağlamında gerek teknik gerek insan gücü anlamında ciddi bir yatırım yapmıştı ve yerinde incelemelerin sıklığında da bu doğrultuda bir artış yaşanmıştı. Dolayısıyla yerinde incelemenin engellenmesi yönündeki kararlarda da belirgin bir artış söz konusuydu. Hal böyleyken, teşebbüslerin de gündeminde yerinde incelemeler ve Kurum’un bu kapsamda sahip olduğu yetkiler hayli yer kaplamaktaydı. Ford’un bireysel başvurusu üzerinde alınan son AYM Kararı bu noktada gerek teşebbüsler gerek Kurum için önemli değerlendirmeler içeriyor.
Başvurucu söz konusu AYM Kararı’nda Kurum’un Rekabet Kanunu’ndan kaynaklanan geniş yetkileri olmakla birlikte, konut dokunulmazlığı hakkına ancak hâkim kararıyla müdahale edilebileceğini; Kurul’a yerinde inceleme yetkisi veren Rekabet Kanunu’nun 15. maddesi uyarınca şirket hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Kurum’un işyerlerinde gerçekleştirdiği yerinde incelemelerin temel hak ve hürriyetlerini kısıtladığını ileri sürüyor. Diğer bir deyişle, Başvurucu ilgili Rekabet Kanunu 15. maddesinin ve buna göre yürütülen yerinde incelemelerin, Anayasa’nın 21. maddesinde düzenlenen konut dokunulmazlığı güvencesine aykırı olduğunu iddia ediyor.
AYM başvuruyu nasıl değerlendirdi?
Kurul’un yerinde incelemelere ilişkin yetkisinin meşruiyeti tartışmasında önem taşıdığından, AYM ilk olarak, önceki içtihatlarını ve AİHM içtihatlarını da dikkate alarak, şirketlerin işyeri ve tesislerinin konut dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilebileceğini belirtiyor[2].
Akabinde, AYM, Anayasa’nın 21. maddesi uyarınca, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri ile kişinin konutunda arama yapılabilecekse de, Rekabet Kanunu’nun 15. maddesinin Kurul’a “gecikmesinde sakınca bulunan haller” konusunda herhangi bir sınırlama olmaksızın yerinde inceleme yapma konusunda geniş bir yetki verdiğini belirtiyor[3]. AYM ayrıca, söz konusu Rekabet Kanunu hükmünde, Anayasa’nın 21. maddesinde öngörülen güvenceye aykırı olarak, Kurul kararının 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacağına dair herhangi bir düzenleme bulunmadığını da ifade ediyor[4].
AYM yukarıda belirtilenleri dikkate alarak Başvurucu’nun işyerinde yapılan yerinde incelemenin Rekabet Kanunu’nun 15. maddesine uygun olmakla birlikte Anayasa’nın 21. maddesiyle güvence altına alınan konut dokunulmazlığı hakkını ihlal ettiği sonucuna oy çokluğuyla varıyor[5]. AYM, mevcut dosyada konut dokunulmazlığı hakkının ihlalinin doğrudan Rekabet Kanunu’nun 15. maddesinde öngörülen yöntemden kaynaklandığını göz önünde bulundurarak, gelecekte olası ihlallerin önlenmesi amacıyla kararın bir örneğinin, anayasal ilkelere uygun şekilde düzenleme yapılabilmesi için sonraki yasama işlemlerinde dikkate alınmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmesine karar veriyor[6]. Bu yaklaşım bize, AYM’nin bahse konu kararının münferit ve olaya özgü bir karar olmadığını, hâkim kararı olmaksızın gerçekleştirilen tüm yerinde incelemeleri konu ettiğini söylüyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi konut dokunulmazlığı konusunda ne diyor?
Öncelikle AYM’nin konut kavramının sınırlarına dair değerlendirmelerinin AİHM ile benzeştiğini hatırlatmak gerekir. AİHM’nin 1992 tarihli Niemietz Kararı’nda[7], iş yerlerinin de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”) 8. maddesi uyarınca konut dokunulmazlığı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılıyor. AİHM’nin Niemietz Kararı’nda vardığı bu sonuç,
- Konut ve işyeri arasında kesin bir ayrım yapmanın mümkün olmadığı ve
- Konut kavramının işyerlerini de kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiği, zira böyle bir yorumun AİHS’nin 8. maddesinin temel amacı olan bireyleri kamu makamlarının keyfi uygulamalarına karşı korumakla da uyumlu olacağı değerlendirmelerine dayanıyor.
Bunun yanında, AİHM Colas Est Kararı’nda[8] da Fransız rekabet otoritesi Autorité de la concurrence (“Fransız Rekabet Kurumu”) tarafından gerçekleştirilen yerinde incelemenin AİHS’nin 8. maddesi kapsamındaki konut dokunulmazlığını ihlal edip etmediğini değerlendiriyor. Bu kapsamda AİHM,
- Teşebbüs ofislerinin de konut olarak kabul edilmesi gerektiğini,
- Fransız rekabet otoritesinin yerinde inceleme yapma yetkilerinin çok geniş olduğunu ve
- Bu yetkilerin keyfi olarak kullanılmasını önlemek için etkili bir yargısal denetimin şart olduğunu bir kez daha vurguluyor.
Benzer şekilde, AİHM’nin daha yakın tarihli Delta Pekarny Kararında[9], Çek Rekabet Kurumu’nun yerinde incelemeler çerçevesindeki yetkileri, AİHS’nin 8. maddesi uyarınca konut dokunulmazlığı kapsamında değerlendiriliyor. Bu kararda, AİHM, Çek Rekabet Kurumu’nun hâkim kararı olmadan yerinde inceleme yetkisinin, daha sonra etkili bir yargısal incelemeye de tabi olmaması gerekçesiyle AİHS’nin 8. maddesine aykırı olduğuna karar veriyor[10].
Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, AİHS’nin 8. maddesi, konut dokunulmazlığının mutlak bir hak olmadığını ve bir kamu makamının konut dokunulmazlığına müdahalesinin şu koşulların var olması halinde meşru olabileceğini düzenlemekte:
- Müdahalenin kanunla öngörülmesi,
- Meşru bir amaç taşıması ve
- Demokratik bir toplumda gerekli olabilecek bir tedbir niteliğinde olması.
AYM’nin karardaki diğer tespitleri
AYM ayrıca, önaraştırmanın başlangıç tarihi ile idari yargı sürecinin kesin kararla sona erdiği tarih arasında geçen 9 yıl 10 ay 26 günlük sürenin, makul sürede yargılama yönüyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine oybirliğiyle karar veriyor[11].
Ayrıca, kararın en önemli yönü yukarıda aktarılan şekilde yerinde incelemeler ile ilgili olsa da AYM, bilgi değişimi iddiaları için etki analizi[12] ve idari para cezaları hesaplanırken ihracat satışlarının brüt satışlara dahil edilmesi[13] gibi çeşitli diğer konuları da kararında tartışıyor.
Bundan sonra bizi neler bekliyor?
AYM Kararı akabinde, AYM’nin uyarısı doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Rekabet Kanunu ile Anayasa arasındaki uyumsuzluğu gidermek üzere yeni bir kanun değişikliği üzerinde çalışması beklenmekte.
[1] 23.03.2023 tarihli 2019/40991 sayılı AYM Kararı (”AYM Kararı”)
[2] AYM Kararı, para. 54-57.
[3] AYM Kararı, para. 64.
[4] AYM Kararı, para. 65.
[5] AYM Kararı, 188.
[6] AYM Kararı,185.
[7] Nietmietz v. Almanya, B. No: 13710/88
[8] Société Colas Est ve diğerleri v. Fransa, B. No: 37971/97
[9] Delta Pekárny A.S. v. Çek Cumhuriyeti, B. No: 97/11
[10] Delta Pekárny A.S. v. Çek Cumhuriyeti, B. No: 97/11, para. 83-94.
[11] AYM Kararı, para. 176.
[12] AYM Kararı, para. 87-88 105-106, 110-112.
[13] AYM Kararı, para. 90, 138.