Türkiye’nin Rusya Federasyonu’ndan aldığı S-400 hava savunma sistemlerinin teslimatı ile birlikte, Amerika Birleşik Devletleri (“ABD”) F-35 savaş uçağı üretim programının ortaklarından biri olan ülkemizin projeye katılımını askıya aldığını açıklamıştı. Türkiye ile ABD arasındaki bu diplomatik uyuşmazlığın hukuki boyutuna baktığımızda ise “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” olarak adlandırılan mevzuatın önemli bir rol oynadığını görmekteyiz (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act “CAATSA”). Rusya Federasyonu’nun ürettiği hava savunma sistemlerinin satın alınması sebebiyle Türk asıllı kişi ve şirketlere yaptırım uygulanmasının önünü açan bu mevzuatın icra edilmesi ile ilgili müzakere haberleri ilk olarak 2019’un yaz aylarında gündeme gelmiş fakat yaptırımlar ABD Başkanı Donald J. Trump tarafından uygulanmamıştı.
Takvimler 29 Ekim 2019 tarihini gösterdiğinde ise ABD Temsilciler Meclisi, Türkiye’nin Suriye’deki askerî operasyonlarına karşı “ölçülü bir karşılık” verilmesi amacıyla PACT Yasası’nı kabul etmişti (Protect Against Conflict by Turkey Act “PACT”). CAATSA kapsamındaki yaptırımlardan en az beş tanesinin uygulanması yönünde hükümler barındıran PACT Yasası ise Senato’dan geçmemiş ve bu sebeple yürürlüğe girmemişti.
2020 yılının son çeyreğine geldiğimizde ise başkanlık yarışını kaybeden Trump yönetimi uluslararası ticari yaptırımlar konusunda son derece agresif bir tutum benimsemeye başlamış ve birçok ülkeye yaptırım uygulama kararı almıştır. En nihayetinde, 14 Aralık 2020 tarihinde Senato’nun kararı üzerine ve ABD’nin henüz görevi devretmemiş olan Başkanı Trump’ın onayı doğrultusunda CAATSA yaptırımları yürürlüğe girmiş; 231. madde altında Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı’na (“SSB”) yaptırım uygulanmasına karar verilmiştir. Yaptırımlar kapsamında SSB Başkanı İsmail Demir, Başkan Yardımcısı Faruk Yiğit, SSB Hava Savunma ve Uzay Dairesi Başkanı Serhat Gencoğlu ile SBB’nin Bölgesel Hava Savunma Sistemleri Müdürlüğü Program Müdürü Mustafa Alper Deniz, ABD Hazine Müsteşarlığı’na bağlı Yabancı Varlıkları Kontrol Birimi – Office of Foreign Assets Control (“OFAC”) bünyesindeki engelleme listesine dâhil edilmiştir.
Yaptırımlara ilişkin genel çerçeve bu şekilde belirlenmek ile birlikte, uygulamanın hukuki temellerine ilişkin akıllarda pek çok soru işareti kalmaktadır. Özellikle yaptırımların ne anlama geldiği, nasıl uygulanacağı ve ülkemiz iş çevreleri üzerinde ne gibi sonuçlar doğurabileceği, merak edilen konuların başında gelmektedir. Yaptırım rejimi karşısında kritik önem taşıyan bu soruların yanıtlarını, ABD’deki hukuki süreçlere yönelik işbirliği içerisinde olduğumuz ve yaptırımlar alanında uzmanlaşan hukukçuların da katkısıyla aşağıdaki yazımızda derledik.
CAATSA’nın Uygulama Alanı
CAATSA, ABD Temsilciler Meclisi ile ABD Senatosu tarafından çıkarılan ve Ağustos 2017’de Başkan Donald J. Trump tarafından onaylanarak yürürlüğe giren Fedaral bir kanundur. Amerika’nın hasım olarak nitelendirdiği devletlerle mücadelesi kapsamında bir yaptırımlar bütünü içeren CAATSA, esas itibarı ile İran, Kuzey Kore ve Rusya Federasyonu’na karşı uygulanmakta olan yaptırımların güçlendirilmesi amacıyla çıkarılmıştır.
CAATSA’nın Türkiye ile ilgili tartışmalara konu olan uygulama alanı ise Kanun’un “Rusya Federasyonu’na İlişkin Yaptırımlar, Terörle Mücadele ve Yasadışı Mali Kaynak Sağlama” başlıklı ikinci bölümünün ikinci kısmında yer alan 231. maddesi (Sec. 231) kapsamında düzenlenen “Rusya Federasyonu Hükümeti’nin istihbarat ve savunma sektörleri ile işlem yapan kişilere yaptırım uygulanmasına” ilişkin hükümlerden kaynaklanmaktadır. CAATSA’nın 231. maddesi kapsamında ABD Başkanı, Rusya Federasyonu Hükümeti’nin istihbarat ve savunma sektörleriyle bağlantılı bir şekilde doğrudan Rus Hükümeti ile veya Rus Hükümeti adına hareket eden veya Rus Hükümeti’ni temsil eden kişiler ile işlem yapanlara, CAATSA’nın 235. maddesinde sayılan yaptırımlardan beş veya daha fazlasını uygulayabilmektedir.
CAATSA’nın 231. maddesinin uygulanma koşulları şu şekilde özetlenebilir:
- CAATSA, Rusya Federasyonu Hükümeti ile doğrudan veya Hükümet adına hareket eden gerçek ve/veya tüzel kişilerle önemli nitelikte işlem yapan gerçek ve/veya tüzel kişilere uygulanabilmektedir.
- Söz konusu kişilerin, bahse konu işlem, durum veya işlemden kaynaklanan sonuçlar hakkında bilgi sahibi olması ve/veya bilgi sahibi olabilecek durumda olması (knowingly) gerekmektedir.
- İşlem yapılan Rusya Federasyonu Hükümeti kavramı, Rusya Federasyonu Güvenlik Güçleri’nin istihbarat örgütleri ile Rusya Federasyonu’nun ulusal güvenlikten sorumlu organlarını da içermektedir.
- Yaptırım uygulanmasına sebep olan işlemin önemli nitelikte işlem olması gerekmektedir. Önemli nitelikte işlem değerlendirmesi yapılırken; ABD ulusal güvenliği ve dış politika çıkarları bakımından işlemin menfi sonuç doğurabilecek nitelikte olup olmaması, işlemin Rusya Federasyonu Hükümeti’nin istihbarat ve savunma sektörleriyle olan ilişkisinin gücü ve düzeyi, işlemin yapısı ve büyüklüğü gibi unsurlar dikkate alınmaktadır. Bu kapsamda, tamamen ve nihaî olarak sivil amaçlara ve/veya kullanıcılara hizmet eden ve istihbarat sektörü ile ilişkisi olmayan bir işlemin genel olarak önemli işlem olmadığı savunulabilecektir. Bununla birlikte, ilgili kriterler tüketici nitelikte olmayıp, somut olay bazlı değerlendirmelerde önemli işlemin tespiti bakımından farklı kriterler ortaya konabilecektir.
CAATSA Yaptırımlarının Uygulanma Zorunluluğu
CAATSA yaptırımlarının uygulanması esas itibarı ile zorunludur. Bununla birlikte, ABD’nin ulusal güvenlik çıkarları açısından gerekli olması halinde ABD Başkanı, yaptırım uygulanmasından feragat edilmesine ilişkin yazılı kararını ilgili kongre komitesinin incelemesine sunmak suretiyle yaptırım uygulanmamasını sağlayabilir.
İlaveten, CAATSA yaptırımlarını tetikleyen işlemlerin önemli ölçüde azaldığına ilişkin belgelerin ABD Başkanı tarafından ilgili kongre komitesine gönderilmesinin akabinde ABD Başkanı, ilgili komitenin erteleme talebini ve bu talebe dayanak bilgi, belge ve bulguları incelemesini müteakip CAATSA yaptırımlarının uygulanmasının ertelenmesine karar verebilir.
Ayrıca ABD Başkanı, yaptırım uygulanan kişinin, (i) yaptırıma konu faaliyetler içerisinde bulunmadığını veya bu faaliyetlerin durdurulması için esaslı ve kanıtlanabilir adımlar attığını ve (ii) gelecekte benzer faaliyetlere girişilmeyeceği hususunda güvenilir taahhütler aldığını ortaya koymak suretiyle yaptırımların uygulanmasına son verebilir.
CAATSA Kapsamında Uygulanabilecek Yaptırımlar
ABD Başkanı, CAATSA’nın 235(a).maddesinde sayılı on iki yaptırımdan beş veya daha fazlasını 231. madde kapsamında uygulayabilmektedir. Bu yaptırımlar şu şekilde sıralanabilir:
- ABD İhracat-İthalat Bankası’nın Desteğinin Kesilmesi: ABD Başkanı, yaptırım uygulanan kişilere yönelik olarak ABD İhracat-İthalat Bankası’na, bu kişilerin mal ve hizmet ihracatı ile ilgili hiçbir garanti, sigorta, kredi artırma, kredi artırıma katılım taleplerine onay vermemesi yönünde talimat verebilir.
- İhracat Yaptırımı: ABD Başkanı, yaptırım uygulanan kişinin herhangi bir mal veya teknoloji ihracatına yönelik olarak, ABD Hükümeti’nin öncül incelemesinin ve onayının zorunlu olduğu hallerde, ABD Hükümeti’ne, söz konusu kişinin ihracat faaliyetlerine ilişkin herhangi bir lisans, izin veya yetki vermemesi yönünde talimat verebilir. Bu talimat, İhracat Yönetim Kanunu (Export Administration Act of 1979), Silah İhracatı Denetim Kanunu (Arms Export Control Act) ve Atomik Enerji Kanunu (Atomic Energy Act of 1954) kapsamındaki ABD Hükümeti’nin lisans, izin veya yetki sağlama kararlarına da uygulanabilmektedir.
- ABD Finansal Kurumlarından Alınan Kredilerin Engellenmesi: İnsani yardım faaliyetleriyle iştigal eden kişiler ve bu faaliyetler için sağlanan kredi ve borçlar hariç olmak üzere, ABD finansal kurumlarının yaptırım uygulanan kişilere 12 aylık periyotlar için toplam 10.000.000 ABD Dolarından fazla kredi veya borç vermesi engellenebilir.
- Uluslararası Finans Kuruluşlarından Alınan Kredilerin Engellenmesi: ABD Başkanı, uluslararası finans kuruluşlarında söz ve oy hakkına sahip ABD temsilcilerinin (veya yöneticilerinin) yaptırım kapsamındaki kişiler tarafından bu kuruluşlardan talep edilen finansal imkânlara ilişkin olumsuz oy vermesi yönünde talimat verebilir.
- Finans Kuruluşlarına Yönelik Yasakların Öngörülmesi: Yaptırım uygulanan kişinin bir finans kuruluşu olması durumunda, bu kuruluşun ABD piyasalarındaki işlemlerine çeşitli kısıtlamalar getirilebilir veya bu kuruluşların ABD’nin devlet tahvilleri üzerinden işlem yapması engellenebilir.
- İhale Yaptırımı: ABD Hükümeti’nin yaptırım uygulanan kişi ile bu kişinin sağladığı mal ve hizmetlere ilişkin herhangi bir sözleşmesel ilişki içerisine girmesi ve bu kişilerden kamu alımı yapmasının önüne geçilebilir.
- Yabancı Para Birimine İlişkin Yaptırımlar: ABD yargı yetkisine tabi olan işlemler bakımından, yaptırım uygulanan kişinin menfaati dahilinde bulunan yabancı para birimi ile işlem yapılması engellenebilir.
- Bankacılık İşlemlerine İlişkin Kısıtlamalar: ABD yargı yetkisine tabi olmak koşuluyla, yaptırıma konu kişinin yararına olan finansal kuruluşlar arasında veya bu kuruluşlar aracılığıyla ya da bu kuruluşlara gerçekleştirilecek ödeme veya kredi aktarımı işlemleri yasaklanabilir.
- Mülkiyete İlişkin Kısıtlamalar: ABD yargı yetkisine tabi olması şartı ile yaptırım uygulanan kişinin mülke ilişkin tüm işlemleri kısıtlanabilir. Bu kişinin halihazırda elinde bulunan mülkleri üzerindeki mülkiyet haklarının kullanımı engellenebilir.
- Yaptırıma Konu Kişilere Yönelik Yatırımların ve Diğer Borçlanma Araçlarının Engellenmesi: ABD’li gerçek veya tüzel kişilerin yaptırıma tabi kişilere yatırım yapmaları, bu kişilerden kayda değer miktarda hisse veya herhangi bir borçlanma aracı satın almaları yasaklanabilir.
- Yaptırıma Konu Tüzel Kişilerde Görev Yapan Çalışanlara Yönelik Kısıtlamalar: Yaptırıma konu tüzel kişilerin çalışanlarının veya yöneticilerinin yahut kontrol sahibi hissedarlarının ABD vize başvurularının reddedilmesi sağlanabilir ve bu kişilere ABD’ye giriş yasağı getirilebilir.
- Yaptırıma Konu Tüzel Kişilerin Yöneticilerine Karşı Kısıtlamalar: Yaptırıma konu tüzel kişilerin yöneticilerine ya da çalışanlarına veyahut sahip oldukları benzer yetkilerle bu kişilere benzer görev ifa eden kişilere de CAATSA’nın 235. maddesinde öngörülen yaptırımlardan herhangi birinin veya birkaçının uygulanmasına karar verilebilir.
CAATSA Yaptırımlarının Türkiye’ye Uygulanması
Yukarıdaki açıklamalar ışığında CAATSA’nın bir devlete karşı doğrudan uygulanamayacağı ileri sürülebilir, zira söz konusu yaptırımlar ekseriyetle ticarî nitelikte olup (gerçek kişilere uygulanabilecek yaptırımlar söz konusu olsa da) aslen tüzel kişileri hedef almaktadır.
Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Rusya Federasyonu’nun savunma sanayi ve teknoloji şirketi Rosoboronexport (“ROE”) ile S-400 hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye satışına ilişkin yapmış olduğu işlemin, CAATSA yaptırımlarını tetikleyebilecek “önemli bir işlem” potansiyeline sahip olduğu ileri sürülmektedir. Zira söz konusu işlem, Rusya Federasyonu Hükümeti’nin savunma sektörüne ilişkin olup, Türkiye’ye S-400 satışını gerçekleştiren ROE, CAATSA’nın Rusya Federasyonu Hükümeti’nin istihbarat ve savunma sektörleriyle bağlantılı bir şekilde Rus Hükümeti ile doğrudan veya Rus Hükümeti adına veya temsilen hareket eden bir kişi ile işlem yapan kişilere yaptırım uygulanmasını öngören 231(e).maddesi kapsamında sayılan şirketlerden birisidir.
20 Eylül 2018 tarihinde ABD İçişleri Bakanı Mike Pompeo, daha önce Çin Halk Cumhuriyeti’nin Rusya Federasyonu’nun savunma sektöründeki önemli bir ihracatçısı olan ROE’den satın aldığı S-400 sistemleri ve SU-35 uçakları sebebiyle Çin şirketlerinin CAATSA kapsamında yaptırımlara tabi tutulduğunu açıklamıştır. Bu doğrultuda, bir başka Rus savunma sanayi şirketi olan Rostec ve yine ROE üzerinden yapılan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin S-400 alımlarının CAATSA yaptırımlarını tetiklediği ABD Dış İşleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ifade edilmektedir.
Yukarıda da bahsedildiği üzere CAATSA’nın 231. maddesi kapsamında yaptırımların uygulanması hukuken zorunludur ve yaptırımların uygulanması kararı verilmeden önce herhangi bir erteleme veya feragat olanağı bulunmamaktadır. Bununla birlikte, oldukça politik bir zemin üzerinde yükselen CAATSA’nın Türkiye’ye uygulanmasına ilişkin siyasî müzakerelerin sürdüğü anlaşılmaktadır. Bu nedenle, istisnaî nitelikte bir uygulama ile CAATSA yaptırımlarının Türk şirketlere ve kişilere karşı uygulanması hayata geçmeden CAATSA’nın 231(b) ve 231(c). maddeleri kapsamında feragat veya erteleme müesseselerinin devreye sokulması da gündemdeki yerini korumaktadır. CAATSA’nın 216(a)(1). maddesi uyarınca ABD Başkanı’nın erteleme veya feragat kararlarını almadan önce buna ilişkin raporlarını Kongre’nin incelemesine sunma zorunluluğu bulunmaktadır. Şu an için böyle bir çalışmanın başlatıldığı yönünde herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.
14 Aralık 2020 Tarihli Yaptırım Kararının İçeriği
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ROE’den yaptığı S-400 alımlarına ilişkin olarak ABD Dış İşleri Bakanlığı, Hazine Bakanlığı’nın da görüşünü alarak, CAATSA’nın 235. maddesi kapsamında aşağıdaki 5 yaptırımı uygulama kararı almıştır:
- İhracat Yaptırımı: SSB’ye yönelik ürün ihracatı ve teknoloji transferine ilişkin ABD Hükümeti’nin özel ihracat lisansı, izin veya yetki vermesi yasaklanmıştır.
- ABD Finansal Kurumlarından Alınan Kredilerin Engellenmesi: İnsani yardım faaliyetleriyle iştigal eden kişiler ve bu faaliyetler için sağlanan kredi ve borçlar hariç olmak üzere, ABD finansal kurumlarının SSB’ye 12 aylık periyotlar için toplam 10.000.000 ABD Dolarından fazla kredi veya borç vermesi yasaklanmıştır.
- ABD İhracat-İthalat Bankası’nın Desteğinin Kesilmesi: SSB’ye yönelik ihracat işlemlerine ilişkin olarak ABD İhracat-İthalat Bankası’nın destek (garanti, sigorta, kredi artırma) vermesi yasaklanmıştır.
- Uluslararası Finans Kuruluşlarından Alınan Kredilerin Engellenmesi: Uluslararası finans kuruluşlarında söz ve oy hakkına sahip ABD temsilcilerinin (veya yöneticilerinin) SSB tarafından bu kuruluşlardan talep edilen finansal imkanlara ilişkin olumsuz oy vermesi ve karşı görüş sunması kararlaştırılmıştır.
- Tüzel Kişi Yönetici ve Çalışanlarına Yaptırım Uygulanması: Anılan yaptırımların tamamının SSB Başkanı İsmail Demir, Başkan Yardımcısı Faruk Yiğit, SSB Hava Savunma ve Uzay Dairesi Başkanı Serhat Gencoğlu ve SBB’nin Bölgesel Hava Savunma Sistemleri Müdürlüğü Program Müdürü Mustafa Alper Deniz’e de uygulanmasına ve bu kişilere ABD’ye seyahat kısıtlaması getirilmesine karar verilmiştir.
Yaptırım Rejimine Uyum İçin Dikkat Edilmesi Gereken Unsurlar
ABD yaptırım rejimi, CAATSA ile yeniden gündemin üst sıralarına tırmanmış olsa da, meselenin hukuki boyutuna baktığımızda risklerin bundan ibaret olmadığını görmekteyiz. Yolsuzlukla mücadeleden ihracatın kontrolüne, ülke bazlı uygulamalardan sektörel düzenlemelere kadar pek çok farklı boyutu bulunan bu yaptırım rejimi, esasında ABD ile herhangi bir hukuki veya organik bağı olan tüm şirketlerin her daim dikkat etmesi gereken bir alan oluşturmaktadır. Hal böyle olunca, sınır ötesi yaptırım kabiliyetine sahip bu kurallar ile uyumun temel prensiplerinin incelenmesi ve özellikle ABD ile dirsek teması içeren işler esnasında akılda tutulmasında fayda bulunmaktadır.
Yaptırım rejimi ile uyuma ilişkin temel prensipler ise yine bu kuralların uygulayıcı kurumları tarafından ortaya konmaktadır. Konuya ilişkin çalışmaları incelediğimizde uyum prensiplerine ilişkin en kapsamlı yönlendirmenin, uygulayıcı kurumların başında gelen OFAC tarafından ortaya konulduğunu görmekteyiz.
ABD yaptırım rejimi ile uyum sağlamak için atılması gereken adımları ortaya koyan ve uygulamada referans değeri taşıyan OFAC Uyum Taahhütleri Kılavuzu (“Kılavuz”), hem ABD kuruluşlarına hem de yabancı (non-US) kuruluşlara ilişkin yönlendirmeler sunmaktadır. ABD içerisinde çalışan veya ABD kurum ve kişileri ile iş yapanları ilgilendiren bu kurallar, işlerinde ABD menşeli mal veya hizmetleri kullananları da kapsamına almaktadır. Yaptırım rejimi ile uyum sağlamak isteyenlerin beş temel unsura dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan Kılavuz, bu unsurları; yönetim taahhüdü, risk değerlendirmesi, kurum içi kontroller, test etme ve denetim ile eğitim olarak sıralamaktadır.
Ülkemiz iş çevrelerini olası risklerden korumak için kritik olan bu prensiplere yönelik değerlendirmelerimizi aşağıda dikkatinize sunarız.
- Yönetim Taahhüdü: Üst yönetimden gelen bir destek taahhüdün, uyum programlarının başarısını belirleyen kritik bir faktör olduğunu belirleyen Kılavuz, yaptırımlara uyum için de bu durumun geçerli olduğunu vurgulamaktadır. Üst yönetimin bu taahhüdü gerçekleştirmek için alabileceği pek çok önlem bulunurken; uyum faaliyetlerine özgülenmiş personellerin görevlendirilmesi, uyum çalışmalarına yeterli kaynak ve desteğin sağlanması ve uyum kültürünün geliştirilmesi bunlar arasında öne çıkmaktadır.
- Risk Değerlendirmesi: Kuruluşlar, bir uyum programını tasarlarken veya güncellerken periyodik risk değerlendirmeleri gerçekleştirmelidir. Bu risk değerlendirmelerinin merkezi odak noktasını ise karşı taraf riskleri ile birleşme ve devralmalardan kaynaklanan riskler oluşturmalıdır. Bu tür bir değerlendirme, genellikle “dış dünya ile irtibat noktalarını gözden geçirmek için kurum içi yapının kapsamlı şekilde ve baştan sona incelenmesinden oluşmaktadır”[2] . Bu uygulama, risk teşkil edebilecek müşteri, ürün ve coğrafi konumlar ile şirketin ABD yaptırımlarına tabi kurumlar veya yetki alanları ile ilişkiye girebileceği potansiyel alanların tespit edilmesine yardım edecektir. Risk değerlendirmesinin sonuçları, “uyum politikaları, prosedürleri, kurum içi kontroller ve eğitimler”[3] için bilgi kaynağı olarak da kullanılabilecektir. Bu tür hususlar, özellikle ABD dışı şirketleri içeren birleşme ve devralma işlemleri açısından ayrıca önem kazanmaktadır. Özetle, Türkiye gibi gelişen ülkelerin aldıkları yatırımlarda önemli bir rol oynayan birleşme ve devralma işlemlerinden kaynaklanabilecek yaptırım riskleri ile şirket dışı unsurların (karşı tarafların) davranışlarından kaynaklanabilecek ceza risklerine dikkati çeken Kılavuz, bu risklerin bertaraf edilebilmesi için denetim ve eğitimlerin önemini vurgulamaktadır.
- İç Kontroller: Etkili bir uyum programı, yasaklanan eylemlerin “tespit edilmesi, açığa çıkartılması, yasaklanması, (uygun düştüğü ölçüde) raporlanması ve kayıt altına alınmasına”[4] ilişkin yazılı politika ve prosedürler gibi iç kontrol mekanizmalarına sahip olmalıdır. Bu politikalar ve prosedürler, kurumun günlük faaliyetlerine ve operasyonlarına göre uyarlanmalı ve kurumun usulsüzlükleri önleyecek şekilde tasarlanmalıdır. Ayrıca, bu mekanizmaların OFAC’in yaptırım listelerindeki güncellemeler ve yaptırım programlarındaki değişiklikler gibi yaptırım rejiminde belirli aralıklar ile gerçekleşebilecek gelişmelere de uyum sağlayabilecek nitelikte olmaları gerekmektedir.
- Test Etme ve Denetleme: Kuruluşlar, uyum programının açıklarını ve eksikliklerini isabetli bir şekilde tespit edip giderilmesini ve geliştirilmesini temin etmek üzere denetimler gerçekleştirmelidir. Bu testler ve denetlemeler şirket içi veya şirket dışı kaynaklarla yapılabileceği gibi tüm şirkete yönelik veya belirli şirketin bir bölümüne yönelik de yapılabilecektir. Ancak bu denetimlerin “şirketin OFAC risklerinin ve iç denetimlerinin kapsamlı ve objektif biçimde değerlendirmesi” gerekmektedir.
- Eğitim: Eğitimlerin, bireysel çalışanlar ve şirketin işlevlerini de içerecek şekilde risklere göre uyarlanmış olması ve şirketin tüm faaliyetlerini, ürünlerini ve hizmetlerini kapsaması gerekmektedir. Aynı şekilde eğitimlerin, çalışanlar özelinde görev tanımlarına göre kişiselleştirilmiş uyum bilgileri bireysel ve kurumsal yaptırımlar karşısında uyum sorumluluklarını açıklaması ve kolay ulaşılabilir uyum kaynakları ile materyallerini sağlaması gerekmektedir. Kuruluşlar ayrıca, çeşitli değerlendirmeler ile çalışanları bu eğitimlerden sorumlu tutmalı ve olumsuz bir denetim veya test sonucu karşısında derhal bu durumu düzeltecek aksiyonlar alınmalıdır.