Düşünsenize; mutfak masanızda oturmuş, sabah kahvenizi yudumluyor ve yatırım seçeneklerinizi düşünüyorsunuz. Aniden, robo-danışman denen bir kavram duyuyorsunuz. Bu, finansal tavsiyeler dağıtan fütüristik bir robot değil, aksine finansal aracılar tarafından işletilen bir yazılım. Bu yazılım gelişmiş bir algoritma ile çalışmakta ve internet üzerinden rahatlıkla kullanılabilmekte. İşin püf noktası ise perdenin arkasındaki finansal aracının kendi başına buyruk olmaması ve finansal piyasaların tüm kural ve düzenlemelerine tabi olması.
Robo-danışmanlık, yatırım sürecinizi daha pürüzsüz, daha masrafsız ve potansiyel olarak daha kazançlı hale getirebilmeyi amaçlıyor. Ancak, tüm yeniliklerde olduğu gibi, bu konuda da bazı problemler söz konusu: insanlar ve makineler arasındaki standartlaştırılmış etkileşimler, yatırım sürecini örten gizemli perde, zaman zaman aksayan algoritma ve hatta finansal istikrarla ilgili endişeler. Tabii ki hiçbir şey tozpembe değil, işte biz de bu yüzden konuyu sizler için incelemeye karar verdik.
Günümüzün finansal ortamında, robo-danışmanlar sadece sayıları hesaplamakla kalmıyor; aynı zamanda yatırım tavsiyesi ve portföy yönetimi için başvurabileceğiniz uzmanlar haline geliyorlar. Ancak bu dijital mucizelerle uzun sohbetler yapmayı beklemeyin- insan etkileşimi genellikle müşteri hizmetleri sorgularına indirgeniyor. Bu akıllı algoritmalar çoğunlukla paranızı borsa yatırım fonlarına (“ETF”) yatırıyor ve yatırım risklerini kontrol altında tutmak için biraz çeşitlendirme sağlıyor. Pasif robo-danışmanlar, portföyünüzü taş gibi sağlam tutmayı amaçlayarak minimum müdahalede bulunuyor. Öbür uçta ise daha maceraperest olanlar, piyasayı kandırmak için son derece sofistike algoritmalarla donanmış aktif stratejilere yöneliyorlar.
Biraz da rakamlardan bahsetmek gerekirse, robo-danışman pazarı yaklaşık 1 trilyon ABD dolarına ulaşmış durumda[1]. Kulağa etkileyici geliyor, değil mi? Aslında evet, ama büyük ölçekte bakıldığında, finansal piyasaların geniş evreninde sadece küçük bir noktadan ibaret.
İşin ilginçleştiği kısım ise şu: Bu robo-danışmanların çoğu için oyunun adı makine öğrenimi. Sürekli olarak algoritmalarını değiştiriyor, stratejilerinde ince ayarlar yapıyor ve bunların hepsini daha iyi getiri elde etmek için kullanıyorlar. Ancak Wall Street’i robotların yönettiğini hayal etmekte acele etmeyin. Gelişmiş yapay zekanın robo-danışmanlıktaki rolü henüz emekleme aşamasında. Teknolojik gelişmelerin olası etkilerine dair daha karamsar olanlar konuya dair derhal düzenleme yapılması çağrısında bulunsa da, ilgili otoritelerin daha geniş bir ölçekte Yapay Zekâ düzenlemesine ilişkin ne ortaya koyacaklarını bekleyip görmek daha akıllıca olabilir[2]. Ne de olsa sabır bir erdemdir, özellikle de finansın geleceği söz konusu olduğunda.
AB’de Durum Ne?
İş finansal sahayı adil ve düzgün tutmaya geldiğinde, AB’nin Finansal Araç Piyasaları Direktifi (“MiFID2”) gündeme geliyor. Bu direktif, teknoloji-nötr olması dolayısıyla robo-danışmanlar da dahil olmak üzere tüm uygulamaları kapsamına alıyor. Ancak, teoriyi pratiğe dökmenin her zaman kolay olmadığını da unutmamak gerekir.
MiFID2’ye göre, robo-danışmanları kullanan yatırım kuruluşlarının ikili bir rolü bulunuyor: Yatırım tavsiyesi vermek ve portföy yönetimi sağlamak. Ancak burada iş teknik bir hal alıyor çünkü MiFID2’nin deyimiyle bir “algoritmik ticaret” söz konusu. Bu da sistemlerinin sadece güvenli olmasını değil, aynı zamanda sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlamak için birkaç ekstra aşamadan geçmeleri gerektiği anlamına geliyor.
Düzenleme Önerileri
Gelelim gündemdeki regülasyon meselesine. Gündemdeki tartışmalara bakıldığında, öne çıkan üç konu olduğu görülmektedir: (i) potansiyel çıkar çatışmaları, (ii) uygunluk değerlendirmeleri (yatırımın yatırımcıya uygun olduğundan emin olmak) ve (iii) bilgi kirliliğinin engellenmesi. Tabi bunların yanında, yasalara uyumun nasıl denetleneceğinin de çokça üzerinde duruluyor.
Önce, önemli bir sorun olarak görülen, potansiyel çıkar çatışmalarından başlayalım. Robo-danışmaların tavsiyelerinde tam olarak hangi girdileri dikkate aldığını kesin olarak bilmek her zaman mümkün olmadığından, çıkar çatışması teşkil eden durumlarda, kullanıcı aleyhine (ancak örneğin yatırım şirketinin lehine) kararlar alınma ihtimali ciddi bir risk teşkil ediyor. Örneğin; robo-danışman müşteriye bir borsa yatırım fonu sunarken performansına ve değişkenliğine göre tercih yapmak yerine yatırım şirketinin ürünlerini ön planda tutarak öneride bulunursa, müşteri ile yatırım şirketi arasında doğacak çıkar çatışmasında müşteri aleyhine davranmış olur, ki bu da beraberinde ciddi sorunlar getirecektir.
Bu riskin giderilmesi için ise, çıkar çatışması teşkil eden durumlarda -alınan kararın kullanıcı lehine olduğu kesin olmadıkça- algoritma tarafından otomatik karar alınmasını engelleyen bir düzenleme getirilmesi düşünülebilir. Bu kapsamda değişikliklerden önce müşteriden onay alınması elzemdir. Ayrıca, bu mekanizmanın düzgün işleyebilmesi için algoritmaya doğrudan müdahale edilmesi ve işleyiş mekanizmasında bazı değişiklikler yapılması kaçınılmaz haldedir. Ek olarak, denetimin mümkün olması için yatırım firmaları tüm çıkar çatışmalarının kayıtlarını tutmalı ve ulusal düzenleyici otoriteler karar alma sürecinin yeniden yürütülebilmesini sağlamalıdır.
Uygunluk değerlendirmeleri ise şu anda ciddi bir problem teşkil etmiyor. Yine de, bu araçlara sorulan soruların standartlaştırılması açısından iyileştirmeye açık bir alan olduğu da bir gerçek. Bu noktada, ilgili düzenleyici otoritelerin daha net bir rehberlik sunması, süreci kolaylaştırmak ve tarafların işini daha pratik hale getirmekte önemli rol oynayabilir.
Bilgi kirliliğiyle mücadele bakımından ise, en temel öneri önemli bilgilerin daha önemsiz bilgiler arasında kaybolmamasını sağlamak için çeşitli bilgilendirme mekanizmalarının düzene sokulması olarak görülüyor. Ancak hangi bilgilerin önemli, hangilerinin önemsiz olacağının nasıl belirleneceği ve bunun pratikte nasıl hayata geçirileceği cevap bekleyen sorular arasında.
Son olarak, getirilecek düzenlemelere uyumun denetlenebilmesi için robo-danışmanlara yönelik zorunlu bir üçüncü taraf denetimi getirilmesi yönünde öneriler ön plana çıkıyor[3]. Buradaki amaç düzenleyici otoritelere perde arkasındaki algoritmanın yasalara uyumlu olduğu ve MiFID2’de belirtilen tüm kutulara tik attığını gösteren bir onay damgası sağlayabilmek. Zira, bir robo-danışmanı test ederken, algoritmalarının güvenli olduğundan emin olmamız gerekiyor. Yani algoritmaların ne yapması gerektiğini ve hangi varsayımlara dayandığını sınıflandırmamız gerekiyor. Ayrıca, güvenilir sonuçlar verdiklerinden emin olmak için algoritmaları kapsamlı bir şekilde test etmek de önem taşıyor.
Örneğin, robo-danışman kullanıcılara yatırım portföyleri önerdiğinde, şirketin yalnızca kendi ürünlerini tanıtıp tanıtmadığını, geçmiş fiyat tekliflerini önerilerine uyacak şekilde ayarlayıp ayarlamadığını ve hisse senedi fiyatlarını etkileyip etkilemediğini, işleyişi hakkında yeterince şeffaf olup olmadığını kontrol etmemiz gerekiyor[4]. Zira sadece yatırımcılar için neyin en iyi olduğuyla değil, aynı zamanda algoritmanın şeffaf olduğundan ve önyargılı olmadığından da emin olunması çok kritik.
Dolayısıyla bu algoritmaların rasyonel ve güvenilir olduğundan emin olmak için şeffaflıklarını artırmalı ve uluslararası bir standartta test edildiklerinden emin olmalıyız.
Çok da Endişelenmemek Lazım
Robo-danışmanlarla ilgili endişeler ve bunların finansal istikrar üzerindeki potansiyel etkileri üzerinde oldukça fazla spekülasyon üretiliyor fakat bunların tamamının sağlam bir zemine oturduğunu söylemek de kolay değil. Zira robo-danışmanların şu anda piyasadaki varlıkları nispeten asgari düzeyde ve bu da önemli piyasa verimsizlikleri veya istikrarsızlık korkularını yersiz kılıyor. Ayrıca, yüksek frekanslı ticaretin aksine, robo-danışman işlemleri çok daha yavaş bir hızda gerçekleşiyor. Öyle ki, aktif stratejiler kullanan algoritmalar bile piyasa koşullarını önceden analiz etme ve varlıkları yalnızca birkaç haftada bir yeniden dengeleme eğilimindeyken, birçok pasif robo-danışman, ellerindeki portföylere hiç dokunmamayı tercih ediyor. Sonuç olarak, mevcut durumda, robo-danışmanların yüksek hızlı yeniden dengeleme yoluyla piyasa çalkantılarını tetikleme riskinin sıfıra yakın olduğu söylenebilir[5].
Bunun yanı sıra, robo-danışmanlar tarafından verilen tavsiye ve kararların sağlayıcılar arasında büyük farklılıklar gösterdiğini de belirtmek gerekir. Çok oyunculu ve rekabetçi pazar yapısı korundukça, robo-danışmanların payındaki olası artışların da büyük bir sorun yaratması da olası değil. Zira farklı algoritmaların aynı anda varlık hareketlerini aynı yönde etkileme olasılığı düşük[6]. Buna ek olarak, robo-danışmanlar varlıklarını tipik olarak çok çeşitli yatırımlara tahsis ederek tek bir alanda yoğunlaşan yatırımlardan kaynaklanan piyasa dengesizlikleri olasılığını en aza indiriyor ve bu bakımdan finansal piyasalardaki sistemik riskleri de olumlu etkiliyor. Özetle, sınırlı pazar payı, yavaş işlem hızları, çeşitli yatırım stratejileri ve kapsamlı çeşitlendirme kombinasyonu, robo-danışmanların şu anda finansal istikrar için ilave bir risk yaratmadığına işaret ediyor.
[1] Prof. Dr. Philipp MAUME, 2021, Robo-advisors: How do they fit in the existing EU regulatory framework?, p.10, https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2021/662928/IPOL_STU(2021)662928_EN.pdf (Date Accessed: 23.02.2024)
[2] Ibid. p.19
[3] Prof. Dr. Philipp MAUME, 2018, Regulating Robo-Advisory, Texas International Law Journal, Volume 55, Issue 1 (Fall 2019), p. 25, Available at SSRN: https://ssrn.com/abstract=3167137 or http://dx.doi.org/10.2139/ssrn.3167137 (Date Accessed: 23.02.2024)
[4] Lee, K.Y., Kwon, H.Y., Lim, J.I., 2018, Legal Consideration on the Use of Artificial Intelligence Technology and Self-regulation in Financial Sector: Focused on Robo-Advisors, p.331. https://doi.org/10.1007/978-3-319-93563-8_27 (Date Accessed: 26.02.2024)
[5] Prof. Dr. Philipp MAUME, 2021, Robo-advisors: How do they fit in the existing EU regulatory framework?, p.46, https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2021/662928/IPOL_STU(2021)662928_EN.pdf (Date Accessed: 23.02.2024)
[6] Ibid, p.47.